Ana sayfa YAŞAM BUG Lab’in Yeni Hocası Onur Can Çaylı

BUG Lab’in Yeni Hocası Onur Can Çaylı

0

Onur Can Çaylı ile Türkiye’de gerçekleştirmeyi hedeflediği projeler ve Amerika’da edindiği tecrübeler üzerinden sektör ve okul arasında bağ kurmanın önemi hakkında konuştuk. Profesyonellerle öğrencileri bir araya getirmenin her iki taraf için de nasıl faydaları olacağını ve bu vesileyle Onur Can Çaylı’nın BUG Jr’da öğrencilerle beraber meydana getirmeyi düşündüğü projeleri merak ediyorsanız sizin için oldukça verimli bir sohbet olacaktır.

Ebru KAPLAN & Ege KUMLALI, Master BUG

Merhaba Onur Hocam, sizi tanımayan okuyucularımız için kendinizden bahseder misiniz?

Yaklaşık 15 senedir Hollywood’ta film animasyon ve görsel efekt sektöründe çalışıyorum. Çalıştığım projelerden bazıları; Game of Thrones, StrangerThings, Terminator, Spiderman, Man in Black. Bu süre boyunca Dreamworks’te de çalıştım. Belli bir süre sonra çalıştığım projelerle beraber Türkiye’de bilinirlik kazanmaya başladım.

Özellikle Game of Thrones’da ki göreviniz merak edilenlerden…

Bu konudan ne kadar muzdarip olduğumu birçok kez söyledim. Hatta röportajlarda da bunlardan bahsediyordum. Bazen röportajı yapmadan önce soruyorlardı; “nasıl lanse edeceksiniz” diye. Sonra işin rengi biraz değişiyor. Konuştuklarım farklı şekillerde ifade edilebiliyor. Benim burada rahatsızlık duyduğum nokta şuydu: Bu tarz projeler çok büyük ekiplerden çıkıyor. Ben burada bütün başarıyı üstüme alamam. Ben çalışan sanatçılardan bir tanesiyim. Bana geri bildirim veren sanat yönetmeni ya da benim yanımda, benden başka bir iş yapan insandan aldığım geri bildirimin bile benim çalışmalarıma faydası var. Bu yüzden Game of Thrones’u tasarlayan Türk yerine Game of Thrones’ta çalışan Türk sanatçı denilse etik olarak da daha doğru olur diye düşünüyorum.

Amerika’ya gitmeye nasıl karar verdiniz ve okul seçimlerinizi neye göre yaptınız?

Aslında çok basit başladı. Sadece internete girip “the best visual effect school in the world” yazdım. Bütün forumları okudum; sonra da ilk yaptığım şey; öğrenci galerilerine girip o okullardan mezun olan öğrencilerin yaptığı işlere bakmak olmuştu. Belli başlı okullar var zaten. Kendim araştırdım çünkü etrafımda böyle eğitim almış birisi yoktu. Tanıdığım, gidip sektörde çalışan birisi de yoktu. Her şeyi internetten öğrendim. Öğrencilerime de onu söylüyorum; bir şeyi merak ediyorsanız, yazın internete. En önemli şey sadece okul değil; sizin yaşayacağınız ortam, bunu unutmamak lazım. O şehirde yaşamayı sevmeniz önemli. Okul istediğiniz kadar iyi olsun, eğer orada  mutlu değilseniz kendinizden verim alamazsınız. Amerika’da her yer çok kültürlü ama San Francisco’nun tarzı biraz daha farklı, Avrupa’ya daha yakın. Oradaki yaşam şekli ve şehir hoşuma gitti. Ayrıca orada farklı sektörlerin ve endüstrinin orada olması da seçme nedenlerimden bazılarıydı. Mesela gitmek istediğim stüdyoların bazıları oradaydı. Günümüzde öğrenci olsaydım, bugünün şartlarıyla “Kanada’ya mı giderdim” diye düşünüyorum. Çünkü sektör oraya taşındı ve sektör neredeyse oraya gitmek daha avantajlı.

Türkiye’ye neden döndünüz? Burada nasıl projeler gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?

Sektörde çalışırken hep başkalarının fikirlerini, başkalarının hayal dünyalarını yansıtmaya çalışıyordum. Şimdi kendi fikirlerim var kendi yapmak istediğim projelerim var. Türkiye’de bu işi yapmak isteyen gençlerle projeler yapmak istiyorum. Türkiye’yi seviyorum. Burada bir takım şeyleri başarmak, göstermek istiyorum. Zaten Amerika’ya giderken kendime kanıtlamak istediğim şeyler vardı, yani yeteneğimi orada kanıtlamak istiyordum.


Türkiye’den yüksek lisans için Amerika’ya giderken, Amerika’da yapmak
istediğim şeyleri yapacağım, kazanmak istediğim başarıları kazanacağım ve tekrar Türkiye’ye geri döneceğim diye düşünmüştüm. O yüzden de doğru zamanı yakaladığıma inanıyorum.Başarmak istediğimi başardım; dünyaca ünlü projelerde çalıştım. Artık başka hedeflerim var. Bunlardan bazıları eğitim ve gerçekleştirmek istediğim projelerim. En önemli etkenlerden bir tanesi de Türkiye’yi çok seviyor olmam. Burada çok kuvvetli manevi bağlantılarım var: ülke, aile ve sevgi. Bu sebepler nedeniyle ülkeme geri döndüm. Şimdiki hayalim, Türkiye’de, Hollywood kalitesinde ya da yurt dışında bu iş nasıl yapılıyorsa o kalitede işler yapılabileceğini kanıtlamak, göstermek istiyorum.

Burada gerçekleştireceğiniz oyun projenizden biraz bahsedebilir misiniz?
Açıklayacağız çok yakında. Bu toprakların değerlerinden, kültürel kimliğinden, görselliğinden beslenen bir proje olacak. Benim yarattığım bir hikâye var onu detaylandırmak için bir hikâye ekibi oluşturacağız.

Hikâye ekibini nasıl kurmayı düşünüyorsunuz, ekibi neye göre belirleyeceksiniz?
Herkese ufak bir bölüm yazdıracağız. En iyi yazanların içerisinden seçeceğiz ekibi. Ondan sonra da hem teknik sanatçıları hem de konsept tasarımcıları belirleyeceğiz. Oyunun tamamını yapmadan önce
de çok güzel görseli olan bir demo yapacağız, bir bölüm olacak şekilde. Şu an sponsorumuz var; ama o demoyla da gidip daha büyük sponsorlara diyeceğiz ki biz oyunun bir kısmını yaptık, devam ettirmek istiyoruz.
Şu an benim Türkiye’de işlerini gördüğüm başarılı insanlarla büyük firmaların yarattığı kalitede oyun görselleri yaratmak mümkün. Türkiye’deki sıkıntı sadece insanların bir araya gelip bir şeyler yapmaya çabalaması, yani o motivasyon oluşturabilmek. Onu sağlayacağımızı düşünüyorum, zaten öğrenciler de istekli ve hevesli. Biz de profesyonel olarak onları desteklediğimiz sürece başarabileceğimizi düşünüyorum. Bir de üniversite adına da burada fiziksel olarak bir şeyler yapmak herkesi motive edecektir.

Bir de görsel efekt/animasyon filmi projeniz vardı…

Onu da yapıyoruz bir yandan. Benim amacım iyi bir hikâyeyi görsel olarak desteklemek: Hikâyeyi iyi kurgulamak. Bahçeşehir Üniversitesi’nde, akademik ortamda bir araya gelip beraber bir proje yaptıktan sonra sektörden insanlar da bunu görecekler; yurt içinden ve yurtdışından. Belki öğrencilere diyecekler ki “Sen çok yeteneklisin bu projeden sonra gel bizimle çalış.” Önemli olan sektörle endüstri arasındaki bağı kurabilmek. Böylece hem buradaki öğrenciler sektörün ne istediğini bilecekler hem de sektör nasıl sanatçıları işe almak istediğini size anlatacak. Yurt dışının bizim eğitim sisteminden en önemli farklarından bir tanesi de oydu.

Bizim okulumuza ders vermeye gelen hocaların hepsi sektördendi. Mesela bire bir Ubisoft’ta çalışan adam sana diyor ki; “Ubisoft’a girmek istiyorsan portfolyonda şunlar olması lazım, bunlara dikkat etmen gerek.” Amerika’daki  üniversitelerin olayı sanal ortam ve network sağlamaları zaten. Ben okulda öğrenciyken bir kaç tane profesyonel iş teklifi aldım. Çünkü orada çalışan adam hoca, “Gel bizim firmada staj yap”diyor. Bizim bu projelerde yapmaya çalıştığımız şey de aynı: Profesyonellerle öğrencileri bu projelerde bir araya getirmek ve sektörü biraz canlandırmak. Türkiye’de de en azından profesyonellerin üniversitelerde tam zamanlı ve yarı zamanlı çalışmaları, atölye yapmaları lazım. “Bakın biz şöyle bir oyun ya da görsel efekt firmasıyız, portfolyonuzu da şu şekilde yapın” diye anlatmaları lazım. Ben öğrenciyken portfolyolarımı özellikle firmalara yönelik hazırlıyordum. Blizzard’a gireceksen bir tane fan artwork olması lazım. Mesela bir tane Warcraft dünyasından bir yaratık. Böylece firma sizin için diyor ki “Bu insan hem bizim oyunumuzdan hoşlanıyor hem de ona göre artwork yapabiliyor, o halde bizim oyunumuzda çalışabilir.” Mesela Riot Games’te çalışabilmek için, League of Legends oynaman ve oyunda belli bir seviyede karakterin olması lazım. Ben çok iyi sanatçıyım diyerek Riot Games’te işe giremiyorsun; çünkü onlar oyunlarını oynamak isteyen insanları işe almak istiyorlar.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.