Sosyoloji bilimi tanımlandığı gibi topluma ayna tutan bir alan mıdır, yoksa sadece teorileriyle var olan kuramsal bir saha mıdır? Sosyoloji varlığını ne için sürdürmektedir? Bunlar bugünlerde alanım üzerine düşünürken kafama takılan sorulardan sadece bazıları. Sosyoloji seçerken çevremizde olan biten her şeyin bu alanla ilgisi olduğuna olan inancım beni bu alana itmişti. Toplumun içindeki dezavantajlı gruplar özellikle ilgi alanıydı sosyolojinin. Çünkü toplumu bize onlar anlatıyordu. Bu haliyle sosyoloji hem sanata hem politikaya yakındı. İkisini harmanlayarak bir yere varan bir alan olarak görünüyordu. Fakat görünen o ki; Türkiye’de sosyoloji tam olarak buralardan beslenmiyordu. Bu Türkiye’nin sorunu muydu? Yakın dönemde çocuk işçi yaş aralığından henüz çıkmış bir yakınımın hayatını kaybetmesiyle kendimi “Toplumda onun yeri neresiydi?” diye düşünürken bulmuştum. Çocuk işçi temasını sıkça duyuyorduk; fakat bunun rakamlar dışında sosyolojide yeri neydi, psikoloji disiplininde bir yaş aralığıyla belirlenen bu dönemi belirleyen kimdi? Konuyu araştırmaya başladığımda çok başarılı bulduğum bir makaleyle karşılaştım. Dr. Ayça Demir Gürdal‘ın “Sosyolojinin İhmal Edilen Kategorisi Çocuklar Üzerinden Çocukluk Sosyolojisine ve Sosyolojiye Bakmak” [1] adlı makalesi tam da düşündüğüm sorular üzerine tartışıyordu. Kuşkusuz bu araştırma daha da derinleştirilebilirdi. Ancak bu konuyla ilgilenmeye başlayışımdan itibaren sorduğum sorularla ilgili çok önemli noktalara değinen bu yazı, beni anlar nitelikteydi. Bu yazının temel işlevi de bu konuya dikkat çekmek ve var olan veriler ışığında bu noktaların altını çizmektir. Bu sebeple yazımın devamında da alıntılayacağım kaynaklar aynı makaleden olacaktır.
Çocuk sosyolojisine kafa yormaya başladığımda bu konuyla ilgili başka bir alan olan “toplumsal cinsiyet” meselesi dikkatimi çekti. Bu günlerin popüler konusu toplumsal cinsiyetin alt başlıklarından olan kadınlar, tarihin en eski dönemlerinden beri toplumun dezavantajlı grupları arasındalar ve ancak birkaç yüzyıldır bu konuda söz söyleme şansı bulabiliyorlar. Bu hareketlerin çıkışıyla birlikte kadınlar kendi tarihlerinin yazımını üstlenmeye başladı. Çocukların tarihlerinin yazımına baktığımızda ise yetişkin erkeklerin girişimleriyle başlamış olduğunu görüyoruz. Kadınlardan farklı olarak, çocukların hala kendi tarihlerinin yazımında söz hakları olduğu söylenememektedir. Çünkü çocukluk, en azından Türkiye’de, hala sosyolojinin ilgisi dışında kalan bir dönemdir. Çocukların sosyolojide, özellikle klasik sosyolojide ihmal edilmiş oldukları gerçeği, çocukluk sosyolojisi alanında çalışanlar tarafından açıklıkla kabul edilmiştir. [2][3]
Çocukluğun sosyoloji alanına katılımı 16. yüzyılda matbaanın bulunmasıyla ortaya çıkan “okur-yazar” kavramıyla ilişkilendirilmektedir. Sınıfsal bir çatışma olarak “modern çocukluk” kavramı da yine sosyolojinin çalışma alanında yer almaktadır. Fakat bu katılım süreci, çocuğu yetişkinden ayırmadan edilgen bir unsur olarak konumlandırmaktadır. Çocukluk kavramı sosyalizasyona dahil bir parça olarak değil, yetişkinleri açıklamakta bir parantez olarak görülmüştür. Çocukluk evrensel olarak algılanmaya çalışıldığı için topluma dair temel meseleler atlanmaktadır. Aslen çocuklar kültürün önemli bir parçasıdır.
Çocukluk kavramının nasıl atlandığına baktığımız bu noktada, makalenin yazarının referans olarak kullandığı bir alıntıya dikkat çekmek istiyorum: “Sosyoloji parçalanmıştır, çünkü bütünleştirici teorik paradigmasını yitirmiştir.” [4] Türkiye’ye baktığımda da temelde sürekli benzer popüler konular üzerine çalışılan akademik yazılarla karşılaşıyorum. Söz gelimi bir akademisyen “gender” çalışıyorsa bunu belirli bir teorik yapının altına gizliyor; bu konuyu konuşurken bütünleştirici yahut “grand” teori geliştirmek, böyle bir çerçevede incelemek gibi bir gayrete girmiyor. Sosyoloji, yazımın başında da belirttiğim gibi bir tarafıyla politiktir; bu yazımlarda aynı zamanda sosyolojinin daha geniş perspektifle bakabileceği toplumsal olaylara ayna olmak görevinden kaçınılıyor. Çocukluk meselesi de işte bu şekilde, yetişkinliğe hizmet ettiği ölçüde sosyolojinin alanına girebiliyor.
Sosyolojide bu konunun yer edinmemesinin temel sebepleri ise literatürde sosyologların gelecek yönelimli çalışma eğiliminde olmamaları, sonuçları bakımından sosyal olgularla ilişkili olan iklim değişikliği gibi natüralist açıklamalara şüphe duymaları, hemen tüketilen-moda konuları çalışma eğiliminde olmaları, geleceğe dönük sorumluluk almaktan vazgeçmiş olmaları, sosyal problemler üzerinden geleceği inşa etme sorumluluğundaki sosyo-politik beceriksizlikleri ya da bunu gerçekten istememeleri, geleceğin ampirik olarak ulaşılabilir olmamasından dolayı bugünden geleceğe nedensellik üzerinden belirlemeler yapma konusundaki bilimsel çekinceleri [5][6] olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de çocukluk meselesinin sanat alanındaki yansımalarına baktığımızda da politik çerçevede yaptığımız incelemeyle benzer sonuçlar görmekteyiz. Çocukluk meselesinin “modern çocuk” kavramıyla dünyamıza girdiğinden ve bu durumun çocukluğa dair sınıfsal bir okumayla ilişkilendirilebileceğinden bahsetmiştik. Sinemamızın eski yapımlarını düşündüğümüzde, sıklıkla kendisine yer bulan alt sınıf mutlu çocuk karakterlerde de bu yansımaları açıkça görebiliriz. Diğer yandan İngiliz sinemasında çocuk işçi meselesinden çok kez söz edilirken, Türk sinemasında bunun örneklerine nadiren rastlanır. Elbette İngilizler bu konuda kıyaslanamayacak ölçüde toplumsal etkiyi büyük yankılarla yaşamışlardır. Çocuğun sinemada işlenişi arasındaki farklılık bu pencereden okunabilir. Bu durum ise bizlere bir kez daha, çocukluk kavramının her kültür için tekrar tanımlanması ve anlaşılması gereken bir kavram olduğunu göstermektedir. Türkiye çocukluk meselesini, yetişkinleri ilgilendiren tarafları olmadığı sürece sadece sosyolojisinde değil, sanatında ve politikasında da işlememek eğilimindedir. Türkiye’de çocukluk STK’lere bağımlı bir tavır olarak varlığını sürdürmeye devam edecek gibi görünmektedir.
Kaynaklar:
[1] Ayça Gürdal Demir (2013). “Sosyolojinin İhmal Edilen Kategorisi Çocuklar Üzerinden Çocukluk Sosyolojisine ve Sosyolojiye Bakmak”
[2] Allison James&Alan Prout (1997) “Constructing and Reconstructing Childhood”
[3] Alan Prout (2005) “Future of Childhood: Towards the Interdisciplinary Study of Children”
[4] Bryan S. Turner (2012) “Sociology in the USA and Beyond: A Half-Century Decline”
[5] Constance Lever-Tracy (2008) “Global Warming and Sociology”
[6] Barbara Adam (2004) “Towards a New Sociology of the Future”