Dilara EKŞİ, NMD
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, Yeni Sayfa’ya önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeşehir Üniversitesi’nin gelecek hedefleri hakkında değerlendirme yapan Yalçın, “Mezunlarımızın iş arayan değil; iş yaratan bireyler olmasını istiyoruz” dedi.
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü olarak bu zamana kadar birçok başarı elde etmişsiniz. Çocukluğunuzdan itibaren okuyabilmek için çok çalışmışsınız, nitekim 2011 yılından beri Bahçeşehir Üniversitesi’nde Rektör olarak görev yapmaktasınız. Bu başarıyı nasıl elde ettiniz?
Başarı, göreceli bir kavramdır. Herhangi bir işte veya pozisyonda kimilerine göre başarılısınızdır kimilerine göre de başarısızsınızdır. İçerisinde bulunduğunuz müessesenin ve icabında o makamın elde ettiği sonuçlar ölçülmelidir. Geldiğimiz sonuç itibarıyla bakacak olursak rektörlüğe başladığımda üniversitemizde öğrenci, öğretim görevlileri, yayımlanan bilimsel makale ve açılan bölümlerin sayısındaki artış ve üniversitenin marka değerindeki yükselişle birlikte uluslararası başarılar bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu açıdan bakıldığında Bahçeşehir Üniversitesi’nin başarılı bir üniversite olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim yakın bir tarihte yüksek öğretimde en iyi marka ödülünü aldık. Bu önemli bir konu bizim için. Bu bakımdan başarılı olmak bize haz ve manevi tatmin veriyor. Sonuç olarak bu dünyaya bir insan yetiştiriyoruz. Bizim için en önemli unsur insan. Eğer biz o insanı doğru yetiştirirsek en az iki üç nesle etki edecek sonuç alırız. Bu bakımdan eğer biz başarılıysak mutlu oluruz. Ben de Bahçeşehir Üniversitesi’nin kuruluş fikrinden bu yana içerisinde bulunduğum için nereden nereye geldiğini görüyorum. Eğer bir nebze katkımız olmuşsa kendimi başarılı sayıyorum.
BAU, Türkiye sınırları içinde kalmayıp dünyaya da açılmış bir üniversite oldu. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
Gördük ki öğrencilerimizi ancak Erasmus ve World Exchange programlarıyla yurtdışına gönderebileceğiz; fakat bu durumun bizim arzu ettiğimiz noktada uluslararası çizgiye gelebilmek için yeterli olmadığını fark ettik. O zaman dedik ki biz kendi imkânlarımızla yurtdışında öğrencilerimize eğitim öğretim ortamı yaratmamız gerekiyor. Bu maksatla ilk 2004 yılında Amerika’da Washington DC’de İngilizce hazırlık okulu açtık. Onun adı “You Know”’du. Daha sonra Harriet Fulbright College adıyla değiştirildi. Şu an ise “Mentora College” adıyla eğitim öğretim hayatına devam ediyor. 2004 yılında biz bu kuruluşu hayata geçirdiğimiz zaman doğrusunu isterseniz BAU markası yapalım istedik. Çünkü her gittiğimiz yerde onların yaptıklarını ve potansiyelini gördük ve onlardan hiç de başka olmadığımızı fark ettik. Bahçeşehir markasını dünyanın değişik noktalarına taşımak arzusuyla Washington DC’de “BAU International University” adı altında üniversitemizi kurduk.
Tabii ki bu üniversite Amerikan yasalarına göre kurulan ve tamamen onların akreditasyon sistemlerine dayanan uluslararası bir üniversite oldu. Biz kurulduğumuz gün önceliklerimizi belirtirken hedef olarak birinci sıraya yüksek öğretimde uluslararası olmayı koyduk. Üniversite mezunlarımızın dünyanın her yerinde çalışabilecek vizyon sahibi olması gerekiyor. Mezunlarımızın iş arayan değil iş yaratan fertler olmasını arzuluyorduk. Bu yüzden dünyada ne oluyor ne bitiyor öğrencilerimizin bilmesi gerekiyordu. Bunun için ilk hedefimizi uluslararasılaşma olarak belirledik ve eğitim öğretim dilimizi İngilizce yaptık. Bu bizim için bilinçli, hesaplı ve kitaplı bir seçimdi. Daha sonra uluslararası ilişkilerin seyrini incelediğimiz zaman bu noktalara geleceğimizi pek fazla hesaplamamıştık; ama bir şeyler yapacağımızı biliyorduk. Daha sonra Amerika’da üniversitelerle anlaşıp belli sayıda öğrencilerimizi hazırlık okullarına gönderdik. Bunların hesabını yaparken gördük ki bizim hareket kabiliyetlerimiz çok daha iyi işleri yapabilmeye yeterli. Bu günlerde yine sürpriz olacak belki duyarsanız. Batının çok önemli bir ülkesinin başkentinde bir üniversite daha hayata geçebilir. Orada açılan üniversitelerin programlarını bizim programlarla eş değer yaptık. Herhangi bir öğrencimiz oraya gittiği zaman dönem kaybı yaşamıyor. Bütün bu sistemin adına da “BAU Global” dedik. Artık Bahçeşehir bir dünya markası haline geldi. Özellikle Ortadoğu, Afrika veya Orta Asya ülkelerine gittiğimiz zaman “BAU bizim ülkemize de geldi” diye seviniyorlar.

“Kampüs değil şehir üniversitesiyiz”
Bahçeşehir Üniversitesi farklı bir yapılanmaya gidiyor. Kampüslerin yeri değişiyor, şimdi de otopark alanı için yeni planlar yapılıyor. Tam olarak hedeflenen proje nedir? Bütün kampüsleri bir araya toplamak gibi bir düşünce var mı?
Bahçeşehir Üniversitesi kurulurken “Biz kampüs üniversitesi olmayacağız
biz şehir üniversitesi olacağız” demiştik. Batı’da bunun birçok örneği var. Büyük bir kampüsümüz var, kampüs içinde güzel alanlarımız var; ama hapis hayatı gibi yaşamak doğru değil. Öğrencilerimiz hayatın içerisinde olmalı. İlk olarak Bahçeşehir’de kurulmamıza rağmen dedik ki: “Yeri doğru seçmemişiz biz hayatın içerisine inmeliyiz”. 2004 yılında Beşiktaş’a geldik ve 2006’da bütün birimlerimizi buraya getirdik. Şimdi ise Beşiktaş, Galata ve Barbaros’un yanı sıra, Göztepe kampüslerimiz hayatın içerisinde. Artık biliyorsunuz derse ulaşma ya da bir bilgiyi alma o kadar kolay ki. Bizim zamanımızda bilgi almak çok zordu. Artık istediğiniz bilgiyi istediğiniz zaman istediğiniz yerde alıyorsunuz. Bu yüzden bizim için hayatın içinde olmak çok önemli. Biz başka türlü bir kampüs düşünmüyoruz. Şehrin içerisinde, çocukların hayat bulabileceği, şehirle bütünleşmiş şekilde genişlemek istiyoruz. Siz sadece bir diploma almıyorsunuz. İstanbul’da böyle bir ortamda yaşamakla İstanbul’a ait bir diploma daha alıyorsunuz.
Üniversite öğrencilerine hayatlarında başarıyı yakalayabilmeleri için neler öneriyorsunuz?
Üniversitemizde okuyan gençlerin kendi yollarını rahatlıkla çizebilecek nitelikte olduklarını düşünüyorum. Artık bu dijital çağda dünyanın neresinde ne oluyor ne bitiyor bunları izleyip görebiliyorlar. Başarıları yakalamanın tek yolu her türlü fikre açık olmak. Özellikle önyargılı olmamak ve öğrenmek için istekli olmak. Bir dersi geçebilmek için değil; kendine birikim yapabilmesi için öğrenmek. Öğrencinin kendisine yol çizebilmesi çok önemli. Her insanın bir adım daha ileride olduğu yetenekleri vardır. Mühim olan bu yetenekleri ortaya çıkartabilmektir. Eğer onu ortaya çıkartabiliyorsak başaramayacağı iş yoktur. Bu düşünceyle 4 yıl önce biz Apply BAU’yu hayata geçirdik. Dedik ki sadece akademik başarısına bakarak bu çocukları almayalım, yeteneklerini de ölçelim. Bunun sonuçlarını görmeye başladık bile. Çok yetenekli ve istekli öğrencilerin projeleri yavaş yavaş hayata geçmeye başladı. Apply BAU’yla gelen öğrencilerin, sektörde kendi alanlarında ne kadar başarılı olduklarına yakında şahit olacağız.
Kişisel bir soruyla devam edelim. Sosyal medya artık hayatımızın vazgeçilmezi. Sizin sosyal medyayla aranız nasıl?
İlk olarak şunu belirteyim; değişime ayak uyduramazsanız yok olursunuz. Biz 68 kuşağıyız. 68 kuşağı, Türkiye’nin tam kırılma noktasında özellikle siyasal ayrışmaların bulunduğu bir dönemdir; ama genç neslin hepsi iyi niyetlidir. Hangi grup olursa olsun hepimiz Türkiye’nin bir adım daha ileri gidebilmesi için çalışırdık, çok da idealisttik. Fakat 69 yılında televizyonla tanışan bir Türkiye düşünün. Ben üniversitede okurken 76 yılında hesap makinesiyle karşılaştım. Şaşırdık çünkü biz elle hesap yapmışız. Daha sonra tabii bu değişimin önünde duramıyorsunuz artık cep telefonları devreye girmeye başlıyor. Günümüzde ise sosyal medya artık herkesin istese de istemese de hayatında. Anında bir haberin duyulması veya organizasyonun yapılması sosyal medya üzerinden çok hızlı olabiliyor; ama her alanda olduğu gibi bunu da doğru kullanmak gerekiyor.
Bahçeşehir Üniversitesi’nin bugün ve orta ile uzun vadede öncelikli hedefleri nelerdir?
Bahçeşehir Üniversitesi’nin öncelikli hedefi, 2023 yılına kadar dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında yerini alması. Uzun vadeyi tabii fazla düşünemiyoruz çünkü dünyada ne oluyor ne bitiyor bilemiyorsunuz. Ancak ben şuna inanıyorum ki, 20 sene sonra eğitim öğretim için sınıflar kullanılmayacak. Bu teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın kullanılması artık öyle zor olmayacak. Belki öğrenciyi sadece laboratuvar gibi bizzat göstererek öğretmek için sınıfa alacağız. Her şey o kadar hızlı gelişiyor ki; ufku geniş tutmak ve hazırlıklı olmak gerekiyor. Uzun vadede dediğim gibi fazla kestiremiyoruz ama Bahçeşehir Üniversitesi 20 yıl önce kuruldu 19 yıldır öğrenci alıyor. Ama birçok üniversitenin 80-85 yılda geldiği noktanın üstündeyiz. Bu önemli bizim için. Demek ki bunu başarabiliyoruz. Eğer 19 yılda bunu başarabilmişsek bir 19 yıl sonra çok daha farklı bir yerde olacağımızı düşünüyorum.