Arş. Gör. Nilüfer GEYSİ, PRL
Bu yıl ilki düzenlenen BAU Girişimci Kadın Ödülleri’nde ödül alan, 2012 yılı mezunumuz Elmas Nida Baykal Alkan, sektör deneyimlerini ve kendi ajansını kurma yolculuğunu anlattı.
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Adım Elmas Nida Baykal Alkan. 1 Ocak 1989, İstanbul doğumluyum. Yaklaşık üç yıldır evliyim. Lise eğitimimi Bahçelievler Anadolu Lisesi’nde, üniversite eğitimimi de Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümünde tamamladım. Halen Bahçeşehir Üniversitesi Pazarlama İletişimi ve Halkla İlişkiler Bölümünde yüksek lisans eğitimim devam ediyor. 2012 yılından beri kurucu ortağı olduğum omg!medya’da PR departmanının direktörlüğünü yapıyorum.
Eğitim hayatınız boyunca nasıl bir öğrenciydiniz? Kendinizi mesleki anlamda geliştirmek adına neler yaptınız?
Her zaman çalışkan bir öğrenci oldum. Dersleri ciddiye aldım; ancak her zaman sosyal olmaya da çalıştım. Gönüllü projelerde yer aldım, etkinlikler düzenledim ya da organizasyon aşamasına dahil oldum. Üniversite ve bölüm tercihimi gerçekten çok isteyerek, hayalini kurarak yaptım. Üniversitede de çok çalıştım; ama çok keyif alarak okuduğum bir bölüm olduğu için bundan rahatsız veya şikayetçi olmadım. Her zaman kitap okumayı çok sevdim. Seminerden seminere koşan biri değildim; ama okulun yanı sıra hep çalıştım. Lise yıllarımda bir organizasyon şirketinde animatörlük yaptım. Üniversite birinci sınıftayken fuarcılık çok ilgimi çekiyordu ve o yıllarda da bu alanda üçüncü parti hizmet sağlayan bir şirket kurmuştum. omg!medya fikri doğunca, o şirketin faaliyetlerini durdurdum. Üniversiteden 2012 yılında bölüm birincisi ve fakülte üçüncüsü olarak mezun oldum.
Aldığınız halkla ilişkiler eğitimi ajans kurma yolunda size nasıl katkı sağladı?
Hem sosyal hem de teknolojik anlamda çok geniş imkanlarla, sektörle çok yakın, öğretmenlerimizle çok samimi ve sıcak bir ortamda eğitim gördük. Sektörde neler olup bittiğini, eksik noktaları, değişmesi gerekenleri görerek, tartışarak okuduk. Özellikle iletişim fakültesinin kalıplara sıkışmış bir eğitim tarzı yoktu. Bu da ufkumuzu açtı diyebilirim. Şimdi geri dönüp baktığımda, aldığım eğitimin kalitesinin ajans kurma yolunda cesaret veren en önemli şey olduğunu söylemem çok da yanlış olmaz. Sektördeki örnekleri çok kapsamlı bir şekilde görüyorduk. Neyin farklı yapılabileceğini anlamak da çok zor olmadı.
Halkla ilişkiler öğrencileri kariyerlerini planlarken genellikle kurumsal şirket ve ajans arasında bir ikilemde kalıyorlar. Siz bu ikilemden çıkmayı nasıl başardınız?
Ben bu ikilemde hiç kalmadım. Daha doğrusu kendi işimi yapma isteğim çok fazlaydı. Dolayısıyla işlerin nasıl yürüdüğünü görmek için staj dönemlerimde belirli seçimler yaptım. Çok da faydasını gördüm. Öğrencilik sırasında farklı iş tecrübeleri yaşayarak ikilemden kurtulmaya çalışmak çok daha doğru; çünkü mezun olduğunuz andan itibaren her şey daha karmaşık hale geliyor. Öğrenciler nasıl bir hayat yaşamak istediklerini, ne hayal ettiklerini, ne beklediklerini düşünüp buna göre bir karar vermeli. Ajanslar ve kurumsal şirketler birbirinden tamamen farklı dünyalar. Kişisel özellikler ve karakter yapısı göz önünde bulundurularak avantajlar ve dezavantajlar sıralandığında mutlaka her ikisinde de sevilen ve sevilmeyen noktalar olacaktır. Böylece bir seçenek daha baskın çıkacaktır.
Kurumsal şirketler genellikle çalışma saatleri, yan hakları, iş yoğunluğu ve stresi açısından daha avantajlı görünüyor. Bense ajans tarafından biri olarak bulunduğum noktadan çok memnunum. Bizim dünyamızdaki tempo, yenilik, değişim, yaratıcılık, sosyallik ve birden fazla işi bana daha hayatın içinde olduğumu hissettiriyor. Tabii ki bu herkese göre değil. Maalesef kurumsal şirkette çalışma hayali kuran pek çok yeni mezun, kurumsal şirketler tarafından zorunlu kılınan ajans deneyimi nedeniyle iş hayatına mutsuz başlıyor. Bu konuda en önemli tavsiyem; eğer kurumsal şirkette çalışmaya kararlıysanız, mutlaka üniversite döneminde stajlarınızı bu yönde değerlendirin ve mezuniyetin ardından da aynı yerde kalmaya çalışın.
Bir ajans kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Rekabetin yoğun olduğu bu sektörde, özellikle dijital medyanın da hız kazanmasıyla butik ajansların sayısı gün geçtikçe artıyor. Böyle bir ortamda siz nasıl riskler aldınız ve bu riskleri nasıl yönetiyorsunuz?
Üniversitede aynı zamanda proje grubu da olan çok yakın dört arkadaştık. Projelerde hepimizin çok net, bölümlenmiş görevleri vardı. Birlikte çalışmayı da çok seviyorduk. Üçüncü sınıfta bir kampanya üzerine çalışırken “Mezun olunca kendi ajansımızı mı kursak?” dedik. Sonra bunu da projelendirdik ve uzun süre bu konuda konuşarak, ismi ne olurdu, logosu ne olurdu, nasıl olurdu diye fikir alışverişinde bulunduk. Bu sırada tabii ki hem iyi hem de kötü staj deneyimlerimiz oldu. Kötü deneyimlerin etkisi daha büyük oldu. O zaman “Evet, kendi ajansımızı kurmalıyız!” dedik. Bu konuyla ilgili tek bildiğimiz ne yapmayacağımızdı. Mezun olmamıza az zaman kala iki arkadaşımız kariyerlerine kurumsal şirketlerde devam etmek istediklerine karar verdiler; ama ortağım Turan Can Ekmekçi ile birlikte bu fikirden vazgeçmedik. 2012 Haziran ayında mezun olduk, aynı yıl Ağustos ayında resmi olarak şirketimizi kurduk. İşe ciddi bir yatırımla başlamadığımız için bizim açımızdan aldığımız tek risk şirket kurmak için çektiğimiz küçük meblağlı bir krediydi. Kendimizi eksik hissettiğimiz noktaları, en iyi yaptığımız işlere yoğunlaşarak kapattık. Tek başımıza olduğumuz için kısa zamanda çok fazla şey öğrendik, çok fazla şey denedik. Bugün markalarımıza hızlı bir şekilde birçok alanda çözüm sunabilmemizin kaynağı da bu. Biz en başından beri tek başımıza kalsak dahi, tüm iş kollarını uygulayabilmek üzere kendimizi geliştirdik. Başlangıçta bize şans veren markaların güvenini boşa çıkarmadık ve beş yılı devirdik.
Ajansınızda öğrenci ve yeni mezunlara ne oranda yer veriyorsunuz? Ekibinize katılacak kişileri hangi kriterlere göre değerlendiriyorsunuz?
Çok kalabalık bir ekip değiliz, şu anda toplam altı kişiyiz. Ofisteki yaş ortalamamız 28. Bu ortalamadan yeni mezunlara ne oranda yer verdiğimiz anlaşılıyordur sanırım. Küçük bir ekip olduğumuz için birinin olumsuz enerjisi hemen ofisin üzerine çöker. Genel olarak seslerin yükseldiği, hataya tahammülsüz, baskıcı bir ofis ortamımız yok. Birlikte öğrenmeyi, deneyimlemeyi, ekip ruhuyla hareket etmeyi seviyoruz. Ortağım sıkça “İş her zaman öğrenilir, her şekilde yapılır. Önemli olan enerjisi yüksek bir ekip olmak” der. Gerçekten de öyle. Hiçbir zaman şirketimizi kurduğumuz günü unutmadık. O yüzden deneyimden ziyade çalışma, öğrenme ve araştırma isteği en önemli kriterimiz. Ekibe katılacak kişinin uyum sağlayabilecek, sorumluluk sahibi, cana yakın, hevesli, en önemlisi de yaptığı işi seven ve heyecan duyan biri olmasına dikkat ediyoruz. Özgeçmişlerde yer alan süslü cümleleri de pek sevmiyoruz. PR departmanımız için iletişim fakültesi mezunu olmak en önemli ve değiştirilemez şartımız. Kriterlerimize uyan öğrencilere de kapımız her zaman açık.
Bahçeşehir Üniversitesi Mezunlar Merkezi tarafından bu yıl ilki düzenlenen BAU Girişimci Kadın Ödüllerine layık görüldünüz. Kadın girişimciliğinin ödüllendirilmesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle çok gururlandığımı söylemeliyim. Ben eğitimim sırasında da sonrasında da okulumun ve hocalarımın desteğini hep arkamda hissettim; ama bu bambaşka bir duyguymuş. Bir gün çok değer verdiğim, çok saygı duyduğum hocalarımın karşısında böyle bir ödül konuşması yapacağımı hiç düşünmemiştim. Benim için gerçek bir motivasyon kaynağı oldu. BAU Girişimci Kadın Ödülleri’nin töreni de çok anlamlı bir günde gerçekleşti. Bu ince düşünce ve özenli organizasyon için Bahçeşehir Üniversitesi Mezunlar Merkezi’ne yürekten teşekkür ederim. Umarım geleceğin girişimcilerine örnek olabilmişizdir. Türkiye’de kadın olmak da zor, girişimci olmak da. Ne mutlu ki, iş hayatımda birçok başarılı kadınla tanışma ve çalışma fırsatı yakaladım. İş dünyasında bundan sonra daha da çok durdurulamayacak kadın göreceğimizden eminim. Ödüller her zaman yüreklendirici olur.
Girişimci olmak isteyen birçok üniversite öğrencisi var. Genç meslektaşlarınıza ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Bu yolda o kadar fazla şey deneyimledik ki, bol miktarda tavsiyem olabilir. Kısaca toparlamam gerekirse, kendilerine ve girişimlerine güvensinler. Yapamazsın diyenlerle, olmaz diyenlerle karşılaşacaklar, işler bazen istedikleri gibi gitmeyecek, çok güvendikleri yerlerden destek göremeyecekler. Başkalarının söylediklerine kulak asmasınlar, sadece yapıcı eleştirilerden dersler çıkarsınlar. Ortaklık zor derler; ama doğru kişiyi bulunca manevi olarak büyük kolaylıklar sağlıyor. Çok yakın arkadaşlar diye, birlikte çok iyi iş yapabileceklerini düşünmeden, girişimlerini kendileri kadar benimseyecek yol arkadaşları edinsinler. Yaptıkları işi çok iyi bildiklerinden, kendi alanlarında her konuya hakim olduklarından emin olsunlar. Gerçekleştirecekleri şeyler için başkalarının yeteneklerine bağlı kalmasınlar. İş dünyası her zaman güllük gülistanlık olmuyor. Zor günlerde tek başına kalma olasılığını her zaman düşünmek gerekiyor. İyi bir fikrin paha biçilemez olduğunu, girişimlerini bu fikirlerin emsalsiz ve kalıcı yapacağını da bilmeliler. Dünyadaki yönelimleri takip etsinler, çok okusunlar, çok araştırsınlar ve her zaman öğrenmeye açık olsunlar.