Hilal ÖZCAN, PSY
Neden bazı insanları çekici bulurken bazılarına karşı kayıtsız kalırız, bazılarına ise tahammül dahi edemeyiz? Bizi çeken insanların fiziksel özellikleri mi; yoksa daha başka nedenler mi?
İşte sosyal psikologlar da bu sorulara cevap aramış olmalı ki; konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapmış ve merak ettiğimiz bu sorulara bilimsel olarak birtakım açıklamalar getirmişler.
Araştırma bulguları, kalıplaşmış düşüncelerimizi tahtından ederken, sadece arkadaş ilişkilerinde değil, romantik ilişkilerde de bir insanı tanımanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. İlk görüşte aşk belki vardır, evet ama sonuçlar gösteriyor ki ilk görüşte çekici gelmese bile oluşan koşullar bir insanı gözümüzde çekici hale getirebiliyor.
Bir insanı çekici bulmanın dört ana kriteri benzerlik, aşinalık, mekânsal yakınlık ve fiziksel özellikler olarak tanımlanmıştır.
Bize benzediğini düşündüğümüz insanları, yüzüne aşina olduklarımızı, bize mekânsal olarak yakın olan ve fiziksel özelliklerini beğendiklerimizi daha çekici buluyoruz.
Aşina olmanın etkisi ile üzerine yapılan bir çalışmada, kişilere anlamsız kelime grupları çok hızlı bir şekilde gösterilmiş ve bu kelimeler daha önce görülmemiş kelime grupları ile karıştırılıp hoşlanılan ve hoşlanılmayan kelimelerin işaretlenmesi istendiğinde, daha önce hızlıca gösterilmiş olan kelimeler seçilmiştir.
Mekânsal yakınlık kriteri ise iki teoriye dayandırılmıştır:
1-Yakınımızda olan insanlarla görüşmenin maliyeti ve zahmeti daha düşüktür.
2-Sevmediğimiz insanlarla olmanın üzerimizde yarattığı baskıyı azaltmak için bu insanları sevmeye çalışırız.
Sonuç olarak, birbirleriyle yakın fiziksel ortamlarda olmak, kişilerin birbirlerine karşı çekiciliğini ister istemez artırmaktadır.
Fiziksel özellik kişiden kişiye değişiklik gösteren, farklı zevk ve beğeniler doğrultusunda belirlenen bir kriter olduğu için genellemesi yapılmış bir çalışma yoktur. Ancak düşünülenin aksine çalışmalar göstermiştir ki, fiziksel özellikler çekiciliği belirlemede sonuncu sırada yer almaktadır.
Benzerliğin önemi, tutum ve davranışların ötesinde bir etki alanına sahiptir. Etnik köken, din, politika, sosyal sınıf, eğitim ve yaş benzerliklerinin tümü çekiciliği etkiler.
Beni düşündüren, üzerinde durmak istediğim asıl konu ise benzerlik kriteridir. Tutum, davranış, ilgi alanları, değer yargıları, özgeçmiş ve kişilikleri bize benzeyen insanları daha bir çekici buluyormuşuz. Çalışmalar gösteriyor ki, zıt kutuplar birbirini çekmiyormuş anlayacağınız. Bu konuyla ilgili yürütülen çalışmaların birinde, sosyal psikolog Theodore Newcomb (1961, aktaran Goldstein, 1980) Michigan Üniversitesi yakınlarında geniş bir ev kiralamış ve erkek üniversite öğrencilerine, kendi araştırmasında yer almaları kaydıyla bedava barınma teklif etmiştir. Öğrencilere davranış ve değer yargılarıyla ilgili bir anket doldurtmuş ve bazı odalara, benzer tutum ve davranışlara sahip kişilerin, bazı odalara da farklı mizaçlara sahip kişilerin düşmesini sağlamıştır. Dönemin sonunda benzer mizaçlara sahip olan öğrencilerin birbirleriyle anlaşıp arkadaş oldukları, ama farklı karakterdekilerin birbirlerinden hoşlanmayarak arkadaş olmadıkları görülmüştür. Benzerliğin önemi, tutum ve davranışların ötesinde bir etki alanına sahiptir. Etnik köken, din, politika, sosyal sınıf, eğitim ve yaş benzerliklerinin tümü çekiciliği etkiler.
Tabii ki, benzer insanlar birbirleriyle eşleşmeye meyillidirler demek, her şekilde birbirlerinin özdeşi demek değildir. Farklı ırk, din ve sosyal gruplardan olan insanlarla etkileşime girme, ortak değer yargıları ve ilgi alanlarını keşfetme olanağı bulduklarında, dostluk ve sevgi, geçmişteki farklılıkları önemsiz kılar.
Sevilmenin yolu her insanda kendine benzeyen parçayı bulup eşleştirmek olabilir mi o zaman? Bunu yapabilse insanoğlu ne çok sever ne çok sevilirdi kim bilir. Ama kötüye benzeyen parçasını bulup ortaya çıkarmak, üstelik ben de öyleyim diyebilmek kolay mıdır sizce o kadar? Güzel olanla eşleşmek kolay da, ya kötü olanla? Bende de bu yanlışlar var, ben de şöyle eksiğim, ben de tıpkı aynı hataları yapıyorum, beni kızdıran ne varsa benden uzak gördüğüm aslında, tıpa tıp ona benziyorum diyebilmek. Böyle olduğunu idrak edebilmek, kötü tarafıyla yüzleşebilmek kolay mıdır?
Değildir pek tabi. Peki, mümkün olabilir mi?
Neden olmasın?
Tanıştığımız her kişide kusur bulmak yerine onda kendi izlerimizi bulmaya çalışırsak, bunun için de dinlemeye, anlamaya, görmeye çalışırsak karşımızdakini, neden olmasın?
Fakat bir tek şeyi unutmadan: Benzerimizi, başkaları ile benzerliklerimizi bulabilmemiz için yapacağımız ilk şey cesurca derinliklerimize inmek, kaçmadan, kandırmadan, yorulmadan önce kendimizi tanımak olmalıdır.
Bu aşamada sorulması gereken ilk sorudur “Ben kimim?”.
Sonrasında kime benzerim?