Ana sayfa YAŞAM Mutfakta Neler Pişiyor? ”Oyun”

Mutfakta Neler Pişiyor? ”Oyun”

0

Ahmet Furkan KIZILAY, BUG Jr

Bu sorunun cevabı, muhtemelen hepimiz için çok basit bir şey. Hayatımız boyunca ilgimiz olmasa bile bir şekilde oyun kavramıyla karşılaşıyoruz. Kiminin gelir kaynağı kiminin toplu taşımalarda zaman geçirmek için uğraştığı eğlence araçları kimininse sadece akşam haberlerinde görüp “Bu oyunlar çocuklarımızı şiddete yönlendiriyor” gibi cümleler kurmasını sağlayan şeyler.

Günümüzde, oyunların hafife alınması-özellikle de ebeveynler tarafından- çoğu oyuncuyu rahatsız etmekte. Örneğin bir film izlerken ya da kitap okurken ne hissediyoruz? Kitaptaki bir karakter bir işi zorlukla başardığında bizi ne kadar etkiliyor veya ne kadar sevindiriyor değil mi? Çünkü edebiyatın ve yazının gücünü kullanıyor. Aynı şekilde filmde sevdiğimiz bir karakter öldüğünde üzülebiliyoruz. Çünkü görselliğin ve işitselliğin yoğun olarak kullanımı söz konusu. Gelelim şimdi oyunlara; özellikle büyük bütçeli yapımlarda az önce bahsettiğim edebiyat, görsellik ve işitselliğin hepsinin bir arada kullanılmasının yanında hikâyeye bir de bizler dâhil oluyoruz.

Bunun nasıl bir duygu yarattığını ve ne kadar eğlenceli olduğunu deneyimleyince daha iyi anlayabilirsiniz. Mesela, bazen bir karakterin kendisi bazen bir ordu komutanı bazen de karşı takımın kalesine gol atmaya çalışan 11 kişi olabiliyoruz. Biz oyun oynayan insanlar olarak sabah okul, iş ve benzeri şeylere zaten kafamızı yeterince yorduğumuz için akşam bize kalan vakitte bir odaya toplanmış hem aç kalıp hem de birbiriyle mücadele etmeye çalışan bir grup insanın şovunu izlemek yerine, her gün başka bir hikâyedeki bambaşka karakterlere bürünmeyi tercih ediyoruz.
Bugün eğer Amerika’da düzenlenen bir oyun fuarı olan ElectronicEntertainment Expo (E3), dünyanın en büyük fuar etkinliklerinden biri olarak adlandırılıyorsa, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yüzlerce takım Dünya Şampiyonası adı altında e-spor diye adlandırılan şu an çoğu eğlence sektöründen daha büyük bir sektör haline gelmiş spor türünün kulüpleri olarak gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlarsa, gerçekten hafife alınmaması gereken bir “oyun”kavramıyla karşı karşıyayız demektir.

İşte tam da bu noktada oyun kavramının sadece çocuk eğlencesi olmayıp, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde adeta bir kültüre dönüştüğünü fark ediyoruz. Johan Huizinga’nın Homo Ludens adlı kitabında oyunların kültürleşmesiyle alakalı olarak oyunun kültürden daha eski olduğunu, bir insanın daha doğrusu bir canlının doğasında oyunun var olduğunu  söyler. Nitekim kültür kavramını ne kadar daraltsak da, bu kavram her halükârda bir insan toplumunun varlığını gerektirir ve hayvanlar kendilerine oyun oynamalarını öğretmesi için  insanın gelmesini beklememişlerdir. Kuşkusuz, şunu hiç çekinmeden ifade edebiliriz: İnsanlar, genel
oyun kavramına hiçbir temel özellik katmamışlardır. Hayvanlar da insanlar gibi oyun oynarlar. Oyunun bütün temel çizgileri, hayvan oyunlarında çoktan gerçekleştirilmiş durumdadır. Bütün bu çizgileri gözlemek için, yavru köpeklerin neşeli oynaşmalarını dikkatlice izlemek yeterlidir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.