Ana sayfa GÜNDEM Akın Çeliktaş: ‘‘Şahit Olma Duygusunu Hiçbir Şeye Değişmem’’

Akın Çeliktaş: ‘‘Şahit Olma Duygusunu Hiçbir Şeye Değişmem’’

0

Sizi fotoğrafçılığa iten ne oldu?

Bahçeşehir Üniversitesi benim ikinci üniversitem. 2007 yılında Okan Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nde okurken bir arkadaşım bana fotoğraf makinesini vermişti. İşte o an hayatım değişti. Fotoğraf hayatımda zamanla iç mimarlıktan daha büyük yer kaplamaya başladı. En sonunda okuduğum bölümü bırakıp fotoğraf bölümünde okuma isteğine kadar gitti. İnanın, hiç kolay olmadı çünkü başlarda aileme karşı çok savaş verdim. Beş senenin sonrasında kazanan taraf ben oldum. Bu kararımdan sonra Fotoğraf ve Video bölümüne girmek istedim. Her ne kadar ailem bu tercihime karşı çıktıysa da şimdi buradayım.

_DSC9903.png

Dünyada ve Türkiye’de örnek aldığınız fotoğrafçılar kimler?

Üzerimde emeği olan ve bana çok şey öğreten birçok isim var. Bunların en başında Depo Photos’un kurucuları Abdurrahman Antakyalı ve Tolga Adanalı gelir. Sonrasında çok sevdiğim, bende çok emeği olan Uğur Can ve Emrah Gürel gelir. Bu isimlere çok şey borçluyum desem yalan olmaz. İyi fotoğraf çekmek çok önemli ama ondan da önemlisi size yol gösteren, işi öğreten, egolarından arınmış insanlar varsa sırtınız yere gelmez. Durgunluk yaşamamak için arkanızda size yol gösteren, işi öğreten, egolarından arınmış insanların olması her şeyden daha önemli. Dünyada beğenerek takip ettiğim sanatçılardan Kai Pfaffenbach, Goran Tomasevic ve James Natchtwey’i örnek olarak verebilirim.

Fotoğrafçılık mesleğinde sanat fotoğrafçılığı, reklam fotoğrafçılığı gibi birçok dal varken neden foto muhabirliği tercih ettiniz?

Aslında tek bir nedeni var; şahit olmak. Çünkü foto muhabirinin, büyük toplumsal olaylarda, doğal afetlerde, savaş bölgelerinde ve büyük organizasyonlarda ‘orada olma isteği’ gibi bir derdi vardır. Ben ilk başlarda fotoğraf çeken ve çekmeyi seven bu iş üzerinde yoğunlaşıp kafa yoran biriyken biraz isteyerek biraz da tesadüfen foto muhabiri olmaya karar verdim.

Sizin için fotoğraf sanatında foto muhabirliğin konumu nedir?

Bence foto muhabirlik, fotoğraf sanatının en gerçekçi ve gözle görülür yanıdır.

Foto muhabirlik maceranız nasıl başladı?

2011 yılında Van depremi ile başladı. Eski okulumdan bir grup arkadaş ile beraber deprem bölgesine yardım malzemesi götürmeye karar verdik ve gittik. Üç gün boyunca çok şey görüp çok şeye şahit oldum ve bunları elimden geldiğince fotoğraflamaya çalıştım. Fotoğrafın bir anlamda gücünü gördüm. Geçirdiğim üç gün bana üç aymış gibi geldi. İstanbul’a döndüğümde de ne olmak istediğime karar verdim ve bu yolda adımlar atmaya başladım.

_DSC0020.png

Türkiye’de foto muhabirlik mesleğinin koşulları nasıl?

Eski zamanlara oranla daha değersiz bir alan oldu. Artık herkes teknolojik gelişmeler doğrultusunda fiilen foto muhabirlik yapabilecek hale geldi. Profesyonel fotoğraf makinelerinden ziyade akıllı cep telefonlarının amatör kameraları da bilgi verebiliyor. Örneğin haber fotoğrafı çektiğim mekanda hiç tanımadığım, foto muhabirlik alanında hiçbir tecrübesi ve eğitimi olmayan biri yanıma gelip hatta önüme geçip sanki onun da işi oymuş gibi fotoğraf çekebiliyor. Uyardığımda “Ne var canım, biz de fotoğraf çekiyoruz!” gibisinden tepkiler alıyorum ve bu bazen gerçekten çok sinir bozucu olabiliyor. Bununla beraber mesaisiz günler ve geceler de cabası. Salt foto muhabiri diye ayırmak doğru olmaz. Gazeteci dediğin gecesi gündüzü, tatili ve düzeni olmayan kişidir aslında.

Foto muhabirlik alanı üzerine verilen eğitimi yeterli görüyor musunuz?

Türkiye’de bildiğim kadarıyla sadece foto muhabirliği üzerine eğitim verilmiyor. Bu da gazetecilik bölümünün bir kolu. Dolayısıyla bazı şeyler eksik kalıyor. Bu iş, eğitimle değil de tecrübeyle öğreniliyor.

Fotoğraf ve Video Bölümü’nün size katkısı neler oldu?

Fotoğrafın da bir felsefesi var ve bu felsefeyi idrak ettikten sonra ister istemez insan kendine şunu soruyor: “Ben bu fotoğrafı neden çekiyorum?” Fotoğraf ve Video Bölümü bana akademik düşünce olarak çok şey kattı. Düşünmeyi ve sorgulamayı öğrendim. Teoriyi bilmedikten sonra pratiğin çok da bir önemi yok. Şanslıydım çünkü çok kıymetli insanlardan eğitim aldım.

Aldığınız ödüllerden bahseder misiniz?

Pride Photo Awards 2016 kapsamında uluslararası cinsel ve cinsiyet çeşitliliği konulu yarışmada “En İyi Onur Fotoğrafı” dalında birinciliği kazandım.

_DSC1724.png

Toplumsal olayları aktif olarak gözlemlemek nasıl bir duygu?

İyi olduğu kadar kötü tarafları da var. Şahit olma duygusu paha biçilemez. Sizi daha duyarlı ve farkında bir birey haline getiriyor. Her şey gözünüzün önünde olup bitiveriyor. Ben oradaydım ve yaşadım diyorsunuz. İşte bu muazzam bir duygu ama öte yandan mesleki deformasyon denen de bir gerçek var. Anormal olan durumlar gayet normal ve sıradan geliyor. Bombalar patladığında olay yerine adeta uçuyorsunuz, tehlike normalleşmeye başlıyor ve risk teşkil eden birçok şey sıradanlaşıyor. Kontrollü delilik gibi bir şey bu.

Bu tür tansiyonu yüksek işlerde kendi güvenliğinizi nasıl sağlıyorsunuz?

Toplumsal olaylarda genellikle yanımızda olası tehlikelere karşı gaz maskesi ve kask taşıyoruz. Ama bu tedbirlerin tabii ki bir garantisi yok, her zaman bir riski var. Bu biraz tehlike anında kriz yönetimini bilmek, biraz da tecrübeyle ilgili.

Afrin görevi meslek hayatınız bakımından önemli bir yerde olmalı… Oradaki şartlar sizi ne kadar zorluyor?

Öncelikle sakin olmayı öğrenmek gerekiyor. Yaptığımız işte paniğe yer yok. Korku yönetimini iyi idare etmeniz lazım. Aksi taktirde kendinizi de ekip arkadaşınızı da tehlikeye sokarsınız. Bunlar dışında pür dikkat olmak gerekiyor çünkü savaş bölgesindesiniz ve tehlikenin nereden geleceği belli değil. Son olarak yine mesleki deformasyon ortaya çıkıyor. Tank atışları, silah sesleri ve çatışmalar bir zaman sonra gayet normalmiş gibi geliyor.

Daha önce gözlemlediğiniz toplumsal olaylardan farklı olarak anbean çatışma sıcaklığının olduğu yerde çalışmak size neler hissettiriyor?

Hata yapma şansı olmadığı için değişik bir duygu hissettiriyor. Çünkü savaşın şakası yok ve toplumsal olaylarda olduğu gibi taşla yaralanma ihtimaliniz de… Sonu maalesef ölümle bitebiliyor! Vücudunuzda salgılanan adrenalini hissetmek çok farklı bir duygu ve aslında sizi ayakta tutan şey de o adrenalin.

Böylesine zorlu bir iş ortamında çalışmak mesleğinize karşı bakış açınızın değişmesine sebep oldu mu?

Mesleğime karşı bakış açım hiç değişmedi. Ben bu işi severek isteyerek yapıyorum, para kazanmak ikinci gayem. Şahit olma duygusunu ve mesleki tatmini hiçbir şeye değişmem.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.