Cinedays Film Festivali İzlenimleri

“BAU İletişim Sinema ve Televizyon Bölümü Öğrencisi olarak hiç görmediğim memleketim Üsküp’e, Cinedays Film Festivali’ne çektiğim filmimle davet alarak gitmenin mutluluğunu yaşıyorum.”

Bir film çekip onun sayesinde başka bir ülkeye davet edileceğimi hiç düşünmezdim. Ve hatta bu ülke dedelerimin ninelerimin doğduğu, büyüdüğü yer Makedonya’ Başkenti Üsküp olunca bendeki mutluluk daha da arttı. 

Cinedays Festivali’ne çağrıldığımı öğrendiğimde aklıma gelen ilk fikir buydu. Ne güzel bir tesadüf ki; ailemin göçtüğü yeri ilk defa bir film festivali aracılığıyla görecektim. Bu imkana ise okulda çektiğim bir film sayesinde kavuşuyordum. Ne mutlu bana… Doğru mesleği, kendim için doğru sanat dalını seçtiğimi anladığım, kendime inandığım an işte bu andı. Hem sevdiğin işi yapıyorsun; yani film çekiyorsun hem de bu sayede dünyayı gezme fırsatı buluyorsun. Bu benim için bulunmaz bir fırsattı.

Üsküp’e vardığımız ilk saatlerde  festival çalışanlarından Milosh ve Draga ile tanıştık. Tiyatro eğitmeni olan bu iki Üsküplü ile tanıştığımız andan itibaren soğuk memleketlerde yaşayan insanların ne kadar sıcak dostluk kurduklarını anladık. Festivalin neredeyse her günü beraber yemek yerken onlar bize kendi ülkelerinden, bizde onlara ülkemizden bahsettik. İlk günden itibaren şehri gezerken fark ettiğim benzerlikler ile sohbetlerimiz koyulaştı. Anladım ki aynı Milosh ve Draga’nın yaptığı gibi ülkesini en iyi sanatçılar anlatabiliyorlarmış.

Festival süresince hem resmi seçkiden sinema profesyonellerinin filmleri hem de bizimkiler gibi öğrenci filmleri gösterildi. Öğrenci filmlerinin bazıları profesyonel filmlerden çok daha öncü, heyecan verici ve iyiydi. Elbette bu öğrenci filmlerinin prodüksiyonunu eğitim aldıkları okullarda profesyonel ekipler ile tamamlıyorlar. Böylece endüstriyi daha iyi tanıyarak, film üretmenin sadece sanatsal bir süreç değil, dünya ekonomisinin de bir parçası olduğunu fark ediyorlar. 

Şehir izlenimlerim ise şöyle, Üsküp dünyanın en çok heykel ve anıt barındıran şehri olabilir.Her köşede, her boşlukta bir heykel var. Milosh bunun nedeninin son hükümetin Üsküp’ün antik çağdaki köklerine yönelmek, yani Helenistik dönemi yansıtmak amacıyla yapıldığını söyledi. Yeni binaların bile Helenistik dönemi andıracak şekilde yapılmaya başlandığını da sözlerine ekledi. Kısacası Üsküp’e yolunuz düşerse kendinizi Büyük İskender’in zamanında hissetmeniz olası. Antik Çağlar’ın en büyük fatihi, genç imparator İskender’in Makedonya’dan Mısır’a, oradan da doğu Hindistan’a kadar ulaşan hükümranlığı; tarihin en eski devirlerinde Avrupa ile Asya uygarlıklarının kaynaşmasını sağlamıştı. Bir zamanlar bu imparatorluğun merkezi olan ülkenin, İskender’in ruhunu yansıtmaya ve yaşatmaya çalışması kanımca festivalde izlediğimiz tüm iyi filmler kadar alkışlanmaya değer bir çaba.

Zoran Furkan Cömert

Saraybosna’da Medya ve İnovasyon kampı