Çiğdem HASEKİOĞLU, FTV
Gerçek ve kurgu birleşince içine biraz da aşk katınca “Bir efsane yazılabilir mi? ” Kalemi tutan İskender Pala ise neden olmasın…
Efsane Bir “Barbaros” Romanı İskender Pala’nın kaleme aldığı ve her zamanki gibi kurgu ile gerçeği bir arada sunduğu ve aşkla renklendirdiği bir roman. Barbaros Hayrettin Paşa, Osmanlı ve Türk tarihinde önemli bir denizci. Bir gün Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros’u huzuruna çağırır ve başından geçenleri yazmasını ister. Barbaros, Saint Alkala yani Seyyid Muradi’yi bu işle görevlendirir. Geri kalan her şeyi ise İskender Pala romanında anlatıyor…
İskender Pala’nın romanlarında tarihi-gerçek kişiler ve tarihi mekanlar okuyucuyla buluşur. Tarih derslerinden ve diğer kaynaklardan bildiğimiz ya da bilmediğimiz kişiler, kurguyla yeniden hayat bulur. Ancak Pala tüm bu gerçek ile kurguyu öyle iyi birleştirir ki takvimler şimdiyi gösterse de okuyucu bambaşka ve bir zamanlar gerçek olan bir dünyanın kapılarından içeri girer. Bunu yaparken Pala’nın derin tarih bilgisi olayları, kişi ve mekanları detaylarıyla ve aslına sadık kalarak betimler. Od kitabının Yunus Emre’yi, Abum Rabum kitabında Hz. İbrahim’i ya da Mihmandar kitabında Eyüp Sultan’ı konu alması gibi. İskender Pala’nın Efsane kitabına yazmadan önce denizcilik konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak için bir dünya turuna çıktığı da biliniyor. Bu açıdan kitap denizcilik hakkında pek çok bilgiyi de içeriyor.
İskender Pala tüm romanlarında derin Divan Edebiyatı bilgisini okuyucuyla buluşturur. Divan Edebiyatı ise aşkın temel oluşturduğu, önce fani bir aşkın sahnede olduğu ardından da bu aşkın ilahi bir mertebeye yükseldiği bir özellik taşır. İskender Pala ise aşk unsurunu romanlarında okuyucuya, Divan Edebiyatı bilmese bile hissettirir ve bu aşk çoğu zaman imkanı olmayan bir aşktır. Efsane romanında da Barbaros Hayrettin Paşayı, Seyyid Muradi’nin ağzından dinlerken, Muradi’nin yıllar boyu aradığı, arkasında 3 küçük heykel ve bir harita bırakarak kayıplara karışan sevgilisinin izlerini süreriz. Muradi sevdiği kadına, Billure’ye ulaşmak için önce bu sırrı çözmek zorunda…
Bir diğer İskender Pala özelliği ise ana konusunun etrafında şekillenen yan konuların da ana konuyla birlikte gelişerek çözülmesidir. Efsane romanında Barbaros’un hikayesi ana konudur, Muradi’nin ve Billure’nin aşkları ve hayatları yan konu, aradaki gizemler ve bilmeceler ise okuyucunun dikkatini sürekli canlı tutan diğer öğelerdir. Hepsi daha sonra orantılı bir şekilde birbirlerine bağlantılı olarak gelişip sonuçlanır.. Bu anlamda İskender Pala, romanlarında dramatik yapı kurmakta oldukça başarılıdır.
Tüm Divan Edebiyatı izlerine rağmen İskender Pala eserlerinde yalın, kolay anlaşılır bir dil kullanır. Anlattığı dönemin atmosferine zarar vermeden ve ancak okuyucuyu sıkmadan onu hikayenin içine çeker. Bu açıdan Efsane hem yaşandığı dönemde kullanılan cümlelere ve tümcelere, hitap biçimlerine hakimdir hem de bugün sahip olduğumuz genel geçer kelime dağarcığını zorlamadan iletişim kurar okuyucuyla. Efsane romanını okuyan biri, geçmişi hiç zorlanmadan anlayacağı bir dille okumuş olur.
Efsane romanı Barbaros Hayrettin Paşa’nın hayatını konu alıyor. İskender Pala diğer tüm romanlarının arka planlarını, fonlarını oluşturan tarihi olayları gerçeğe aykırı düşmeden, gerçek olan yani tarih kaynaklarını yadsımadan ama detaycı, inceleyici ve etkileyici bir dille kaleme alıyor, Pala’nın kitapları sade birer biyografi olmaktan öteye geçiyor.
İskerder Pala’nın romanlarının ana karakterleri daima bir zamanlar yaşamış, tarihe iz bırakmış kişiler; ancak Pala’nın romanlarını biyografi başlığının altına koyamayız. ‘ Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk ‘ romanında Fuzuli, Katre-i Matem’de Lale Devri ve Patrona Halil ya da Od romanında Yunus Emre’nin hikayelerinin temel alınması gibi. İskender Pala’nın hikayeleme, karakteri bilinen ve bilinmeyen yönleriyle yeniden oluşturma, bunu yaparken de gerçek olan ile kurgusal olanı büyük bir incelikle birleştirmedeki becerisi Efsane romanını ayrı bir yere koyuyor.
Roman bir taraftan İspanyolların Müslümanlara yaptığı kıyımı, Barbaros Hayrettin Paşanın ezeli düşmanı İspanyol Kaptan Doria olan deniz savaşlarını fonda anlatırken diğer taraftan Seyyid Muradi’nin kayıp sevgilisine olan naif aşkını etkileyici bir şekilde bizlere sunuyor.
Diğer romanlarında da olduğu gibi Efsane romanının da girişi oldukça iyi kaleme alınmış, okuyucuyu bir anda ait olduğu dünyadan, şimdiden koparıp kendi dünyasına çekiyor. Bu anlamda İskender Pala, diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da bir o kadar başarılı. Ancak Efsane romanını İskender Pala’nın diğer romanlarından ayıran özellik roman boyunca birbirinin ardı sıra gelişen olayların arasındaki bağlantısının ikna edici, karakterlerin ve onların hikayelerinin tutarlı olmasıdır.
Efsane, adı gibi bir roman…
(İskender Pala, Efsane, Kapı Yayınları, Ocak 2012)