Ana sayfa KÜLTÜR & SANAT Siyah beyaz hüzünlü bakışlar, “Kuş ölür sen uçuşu hatırla!”

Siyah beyaz hüzünlü bakışlar, “Kuş ölür sen uçuşu hatırla!”

0

Ceydanur AVCI, NMD

Şiire güçlü bir kadın sesi… Dünya’nın tüm çirkinliklerine rağmen umutlarının yok olmasına izin vermeyen bir insan. Üretmekten, mücadele etmekten, topluma seslenmekten vazgeçmeyen bir sanatçı. “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla” diyerek asıl peşinden koşmamız gerekenleri unutturmayan yazar… Zorluklarla dolu hayata rağmen, yalnızlığına karşı dik duruşunu, sanatını, başkaldırışını, hüznüyle birlikte mutluluğunu hatırlayacağımız siyah beyaz bakışlı Füruğ Ferruhzad.

İran’ın Tahran şehrinde bir albayın kızı olarak büyüyen Füruğ 5 Ocak 1935’de doğdu. Otoriter babasının düzeniyle başlayan kısacık yaşamı İran’da yaşamanın zorluğuyla baskı dolu yıllar geçti. Bu baskı dolu yıllardan güçlenerek çıkmayı yazdıklarıyla başardı.

“İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır”

Okuldaki ve evdeki itaat etmeyen duruşu nedeniyle Füruğ Ferruhzad, daha 16 yaşında, o kendini bulamadığı ortamdan sıyrılmak için iki katı yaşındaki akrabası Perviz Şapur’la evlendi. Şapur, resim ve edebiyatla uğraşmasına rağmen genç kadının mutluluğu yakalamasını sağlayamadı. Genç şairin, hayatının en büyük acısını yaşadığı bu dönemde ‘Günah ‘ şiiri bir dergide yayımlandı. “Günah işledim lezzet dolu bir günah” mısrası bütün yaşadıklarını özetler gibiydi. Genç şairin dertleri peş peşe geldi; eşinden boşandı, ailesiyle ilişkisi tamamen koptu, çocuğunu uzaktan izlemeye mahkum edildi. Şairin acı dolu ama asla pişmanlık taşımayan şiirleri ise hep bu acılardan doğdu.

Tüm bunları yaşarken inandıklarından, fikirlerinden, “kendi” olmaktan vazgeçmeyen bir kadındı Füruğ. Kelimelerine ise prangalar vurmayan, şiirlerinin anlamlarına gölge düşürmeyen bir şairdi. Hayatın iyi davranmamasına aldırmaz, umut penceresini kapalı tutmaz. “Şayet insanların elde etmek için çırpındıkları bu güzellikleri bana verseler ve karşılığında şiir söyleme yeteneğini benden alsalar, intihar ederim. Ben sizce mutsuz ve aylak olayım; ancak ben hiçbir zaman yaşamımdan yakınmayacağım. Şiir benim tanrımdır” diyerek mutlulukla şiirini ilişkilendirdiğini söyler Füruğ Ferruhzad. Onun için iyi yemek, güzel kıyafetler değildir mutluluk; şiirdir, ruhunu tatmin ve memnun eden şiirlerdir.

“kulak ver.
duyuyor musun esişini karanlığın ben yapayalnız, bu mutluluğu seyrediyorum
bağımlıyım kendi umutsuzluğuma kulak ver
duyuyor musun esişini karanlığın”

Kırılmadık Tabu, Yıkılmayan Duvar

Füruğ Ferruhzad, İran şiirine bir kadın duruşu, kadın algısı getirdi. İran’ın ve Ortadoğu’nun hiç de alışık olmadığı bir biçimde. Şair tüm öfkeyi, nefreti ve korkuyu da üzerine çekti böylelikle. Onu karalayan- lara, babasına, dönemindeki erkeklere ve ondan sonra yaşamış herkese kendini sadece kadın bir şair olarak anlatmaya çalıştı. Şiire ve mısralarına daha çok tutundu. İşinden, sanatından, kendisinden hiç vazgeçmedi. Ne var ki karşısındakiler de onu anlamamakta direndi. Genç şairin 32 yaşında geçirdiği trafik kazasından sonra cenazesi, iki gün boyunca din adamları tarafından reddedildi. Ancak bir yazarın sahip çıkmasıyla cenaze namazı kılındı. Şairin şiir kitapları, İran’da hala cinsel çağrışım içeren dizeleri sansürlü halleriyle basılıyor.

“yitirdiğinden beri kalbin korkuyorum
bunca elin saçma tasavvurundan. ve korkuyorum bunca suratın yabancı yabancı cisme bürünüşünden. yapayalnızım ben”

Yolum yok, sevmekten başka

Sadece şair kalmakla yetinmeyen Füruğ; oyunculuk, senaristlik, kameramanlık, dublaj, montaj ve yaratıcı film editörlüğü yapmıştır. Ona göre sinema, görüntülerin diliyle konuşmaktır; bu düşünce sayesinde sinema ve şiiri arasında kopuşlar yaşanmaz. 1963’te sonradan aşık olduğu yazar ve yönetmen İbrahim Golestan ile cüzzam hastalığını anlatan “The House is Black” filmi- ni çekti. Film, Oberhausen Film Festivali’nde en iyi film ödülünü aldı. Bu filmin çekim leri sırasında cüzzamlılar evinde tanıştığı Hüseyin Mansur’u evlatlık edindikte sonra şöyle dedi: “Kendi çocuğumdan farkı yok. Hissediyorum ki o oğlumdur.” Cüzzamlıların yaşadığı yalnızlığı, dışlanmayı, farklılığı kendi hayatında da yaşayan Füruğ, bu gerçekliği “The House is Black” filminde tüm yalınlığıyla anlatmıştır. Şiirlerindeki sade ve cesur dili filminde de kullanmıştır.

“Asılınca güvenim
Adaletin koptu kopacak ipiyle ve bütün kentte
Onlar ah onlar parıldayan ışıklarımın
Yüreğini parça parça edince Anladım birden
Yolum yok çılgınca sevmekten başka”

Döneminde tek, günümüzde sayılı kadın şairlerden olan Füruğ, Modern Fars şiirinin en önemli kadın temsilcisiydi. Ölüm, aşk, hayat temalarını yalınlığıyla işlerken insanların günlük problemlerini, kadın-erkek eşitsizliğini dik duruşuyla tüm şiirlerinde anlatmaya devam etti. Füruğ’un güzelliği okuyucuları için cesurluğunda, korkusuzca yaşayan, seven ve sevilen bir kadın oluşunda.

“Ve hatırla beni, kederle öperken o

Gözlerinin altındaki çizgileri…”

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.