Dünya çapında tehlikeli seviyelerin üstüne çıkan karbon emisyonu rakamları, imzalanan anlaşmalar ve yapılan çalışmalarla kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Ancak planlanan önlemler ve yapılan yatırımlar yeterli değil.
Serra Özçelebi
Global Carbon Atlas verilerine göre 2020 yılında en çok salınım yapan ülkeler sırasıyla; Çin (10.668 MTCO2/yıl), ABD (4.713 MTCO2/yıl) ve Hindistan (2.442 MTCO2/yıl) olurken, Türkiye yıllık 393 MTCO2 emisyonu ile 14.sırada yer aldı. Hedef küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutabilmek. Peki o hedefe ne kadar yakınız?
“Bütün önlemler alınıp karbon emisyonu sıfıra düşürülse bile hala tehlike var.”
Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Halim Aytekin Ergül, çevreye verilen zarardan dolayı, karbon emisyonu sıfıra düşürülse bile doğanın kendisini iyileştirmesinin epey zaman alacağını belirtiyor. Bu şekilde devam ederse iklim değişikliği, çevre kirliliği ve denizlerdeki oksijen miktarının azalmasıyla birlikte, deniz ekosisteminin ve denizaltı yaşamının tehlikeye gireceğini ve yaklaşık 100 yıl sonra balık türlerinin tükeneceğini ifade etti.
“Çevre hassasiyeti bütün dünya ülkeleri tarafından ikinci planda tutuluyor!”

Doç. Dr. Halim Aytekin Ergül’e göre çevre ve iklim değişikliği hakkında dünya ülkelerinin hassasiyeti yeterli değil:
“Çoğu ülkedeki planlamalar ve çalışmalar siyasal ve yönetimsel sistemlerden dolayı ortalama 5 yıllık bir süreç için yapılıyor. Ancak çevreyle ilgili verilecek kararların ve yapılacak yatırımların geri dönüşleri 50 hatta 100 yıl sonra geri alınabilir. Bu nedenle kimse 50 yıl sonrası için yatırım yapmak istemiyor. Seçim takvimleri ve yönetim sistemleri yürütme mercilerini 5 yıllık kararlar almaya zorluyor. Fakat aldıkları kararların uzun vadede etkilerini şimdiye kadar olumsuz olarak gözlemledik. Bundan sonraki süreçte neler olacağını bekliyoruz. Somut sonuç nedenleriyle önlem alınıyormuş gibi yapıyorlar ancak yeterli ve çok gerçekçi değil. Bu sorunu çözmenin tek yolu doğru ve yeterli bilinç düzeyi ile alınacak önlemler ve yapılacak çalışmalardır.”
“Bugün bütün kontakları kapatırsanız bile bugüne kadar oluşan tahribattan dolayı yeryüzünün 2 derece daha ısınmaya devam edeceği düşünülüyor. Bu nedenle sorunun ne kadar ciddi ve krizin ne kadar yakın olduğunu bir an önce fark etmek gerekiyor. Sadece devletlerin ya da yönetimlerin çözebileceği bir şey değil, sivil toplum kuruluşları ve bilim insanlarının da durumun ciddiyetini sürekli anlatması gerekiyor.”
İklimin insan etkisine bağlı olarak son 200 yıldaki değişimi
İnsani ve doğal faktörlerin bir arada kullanılmasıyla ve sadece doğal faktörlerin kullanılmasıyla ayrı ayrı simüle edilen ve gözlemlenen küresel yüzey sıcaklığındaki değişim (yıllık ortalama, 1850–2020 yılları arası) bu grafikte gösteriliyor.

IPCC İklim Değişikliği 2021 raporuna göre, normal şartlar altında oluşma ihtimali olan ile insan etkisinin sebep olduğu iklim değişikliği arasında gözle görülecek farklar meydana gelmiş durumda. Neredeyse 1,5 derece gibi bir farka yaklaşılıyor. 1 derece fark bile iklim açısından son derece ciddi ve büyük etkiler yaratırken şu an 1.5 derece gibi bir farka doğru yaklaşmak büyük problemlerin göstergesi. Buna rağmen iklim değişikliğine dair alınacak önlemlerde uzlaşmaya varılması beklenen ve 2021 yılında 197 ülkenin katılımıyla gerçekleşen COP26 Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda istenen verim alınamadı.

Denizlerin kirlenmesinin sebep olduğu en büyük sorun ne?
İklim krizinin insan hayatına etkilerinin bir kısmını da kirlenen denizler ve sağlıklı deniz ürünleri bulma zorlukları oluşturuyor. Deniz tahribi büyük ölçüde iklim krizi ve çevre kirliliği yüzünden oluşuyor, bu da kaliteli deniz ürünleri bulmayı ve tüketmeyi zorlaştırıyor.
Türkiye kıyılarında atık analizi


“Denizlere verilen asıl zarar evsel deşarj ve bunların arıtılmamasından kaynaklanıyor.”
Prof. Dr. Halim Ergül deniz kirliliğine sebep olan önemli noktalardan birisinin de yetersiz atıksu deşarj arıtımının olduğunu öne sürüyor. Doğrudan ya da dolaylı olarak nehirlere, denizlere ya da göllere deşarj edilen yani boşaltılan atık sular, süreç öncesinde yeterince ve doğru şekilde arıtılmadığı için büyük deniz kirliliklerine yol açıyor.
“Denizlere verilen asıl zarar evsel deşarj ve bunların arıtılmamasından kaynaklanıyor. Su ekosistemine bulaşan atıklar ve diğer tetikleyici inorganik maddeler denizlerdeki azot-fosfor yoğunluğunu artırıyor ve dengesini bozuyor. Bu dengesiz ekosistem de karşımıza deniz salyası olarak çıkıyor. Kıyıları kaya ve betonlarla çevrelenmiş olmayıp kumsal olsaydı deniz salyası dışarı çıkabilirdi. Deniz salyası en çok sığ körfezlere gidiyor. İzmit Körfezi, Bandırma Körfezi gibi yerlerde daha çok görülüyor.”

“Marmara Denizi’nde gördüklerimizi Karadeniz’de de göreceğiz.”
Marmara Denizi’nde yaşanan deniz salyası sorununun Karadeniz’de de yaşanacağını vurgulayan Ergül, özellikle Doğu Karadeniz sahilinde teknik düzeyde arıtma yapılmadığını, atıkların kaba arıtmadan sonra denizlere boşaltıldığını belirtti. Ayrıca atıkların hacimli olduklarından dolayı zararlarının geç görüleceğini fakat aynı olumsuz değişimlerin Karadeniz’de de olduğunu söyledi.
Ergül son olarak alınacak önlemlerin ve gerçekleştirilecek eylem planlarının sadece devletler ve yatırım yapacak kişiler ile değil; sivil toplum kuruluşları, bilim insanları, gönüllüler ve gezegen üzerinde yaşayan her bir bireyin katılımıyla, tüm tarafların sorumluluk aldığı ve konunun ciddiyetinin farkına vardığı bir anlayışla hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Baran Örnek 18 yaşında, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okuyor. İklim krizinin var olan etkileri 3 yıl önce Baran’ı iklim aktivisti olmaya yöneltti. Baran, aktivist olmaya karar verme sürecini şu şekilde anlatıyor:
“İklim krizinin doğal afetleri ne kadar şiddetlendirdiğini gördüm. Canlı cansız bir sürü varlığı dehşet verici düzeyde etkilediğini gösteren bilimsel araştırmaların sonuçlarını da inceleme fırsatı buldum. Bu beni endişelendirdi ve geleceğim için, dünyam için bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim.”
Baran aktivist olmaya karar verdiğinden beri çeşitli etkinliklerde bulunuyor. Arkadaşlarıyla birlikte geçtiğimiz yaz aylarında “İklim Öncüleri” adında bir platform kurdu. Bugün Fridays For Future, Roots & Shoots, Youth for Climate gibi ekiplerle bir araya gelerek grev yapmaya devam ediyor. Baran iklim krizi hakkında herkese yardım çağrısında bulunuyor: “Herkesin gezegenimiz için çalışması gerektiğini düşünüyorum çünkü bilim insanlarının da söylediği gibi artık iklim krizi kapımızda. Hepimizin şu anda bir şeyler yapması gerekiyor. Gençler olarak umudumuz var ama herkesten yardım bekliyoruz.”