Kıyametin Simülasyonu

Twitter’ın 140’tan 280 karaktere geçmesi delikanlılığa sığar mı? Alametifarikası, hızlı ve parlak fikri “140”ı iki katına çıkarınca, karakter sayısına yüzde 100 zam yapınca, aslında Twitter karakterini de oracıkta bırakmadı mı?

Bu düzeltme, 21. yüzyılın en büyük icatlarından birinin aslında Pandora’nın kutusuna benzediğinin anlaşılmasındandır belki! HT Pazar ekinde yayınlanan Mete Aker’in haberi…

Aslında şirket 2006’da kurulduğundan beri 140 karakterin yetersizliği konuşuldu; ama Twitter konferanslarla, satın almalarla bu gündemi hep kapattı. Şimdi 140’a el sallarken Twitter’dan yapılan açıklamalara bakın: “Daha fazla alan, insanların düşüncelerini bir tweet’e sığdırmalarını daha kolay hale getiriyor ve böylece insanlar söylemek istediklerini söyleyerek tweet’lerini daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde gönderebiliyorlar.” Twitter’ın bu anlayışlı, ince düşüncesi, yüzyıllar evvel fark edilmemiş olsa, epey fiyakalı durabilirdi! Neyse… Şubat 2011’de üçüncü parti Twitter müşterisi TweetDeck, 140 karakter bariyerini kırmayı sağlayan Deck.ly’yi tanıttı. Aynı yılın mayısında Twitter, TweetDeck’i satın aldı ve Deck.ly’yi yok etti. Haziran 2011’de ise kendi yer kazandıran kısayol bağlantısını tanıttı. Yine de karakter sınırında direnmeye devam ettiler. Ocak 2015’te, Twitter’ın başkanı Jack Dorsey, kullanıcılarının bu konuda zekice çalıştıklarını ima ederken yine karakter sınırını savundu; ama süreç, birkaç ay önce karakter sayısının 2 katına çıkarılmasıyla son buldu. 140’ı korumak için bunca direnç niyeydi peki?

Twitter’ın Ruhu

1748’de 20 yıllık çalışmasının sonucu Kanunların Ruhu Üzerine’yi yayımlatan Fransız düşünür Montesquieu, kitabın başında bilmeden sosyal medya meselelerine de ışık tutmuş olabilir. Diyor ki: “Ayrıntıların hepsini burada vermedim, zira ölesiye sıkıcı olmadan her şeyi anlatmak mümkün mü?” Belki de Twitter’ın, tekmil sosyal medyanın sorunu bu?

Az yerde hızlı ve çok şey anlatmaya çalışırken ayrıntıları kaçırmak. Sanal dünya kamuflajı içinde geriye sadece ihtiraslı kelimelerin kalması. Duygusal olarak onları dengeleyici, telafi edici ifadelere yer olmaması ve kıvamın tümden saldırgan, yanlış anlamalara açık bir hal alması… Adeta Yunan mitolojisindeki Pandora’nın kutusu gibi değil mi? Kapağı açıldığında yalnızca kötülük saçan, içindeki tek iyi şey umudunsa en dipten çıkamadığı efsanedeki kutu… Tabii “Umut en büyük kötülüktür” diyen Nietzsche’ye bakarsak durum daha da fena.

250

İngiliz The Times Gazetesi tarafından geçen yıl yayınlanan bir araştırmaya göre, reklamlarının sosyal medyada “aşırı” içeriklerin yanında görünmesinden dolayı 250’den fazla marka harcamalarını kesti ya da azalttı.

“Sosyal Medya-Gerçek Hayat Ayrımı Yok”

Sosyal medya ve sanal âleme dair umutlar azalıyor. ABD’de Pittsburgh Üniversitesi Sağlık Fakültesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, genç yetişkinler sosyal medyayı ne kadar çok kullanırsa, o kadar çok depresyona giriyorlar. İngiliz The Guardian Gazetesi’nin haberine göre ABD’de 2016-2017 yıllarında internet üzerinden işlenen ve ihbar edilen nefret suçlarının yüzde 83.2’si mahkûmiyetle sonuçlandı. Bu yıllarda hapsedilen kişi sayısıysa 15 bin 442. Yine mesela Cyber Civil Rights Initiative verileriyle, tüm dünyada intikam pornosu tehdidiyle karşılaşanların yüzde 90’ı kadın. Tehditlere maruz kalanların yüzde 93’ü yaşadıklarının ardından psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Her 10 eski partnerden biri, özel görüntülerinin online mecralarda ifşa edilmesiyle tehdit ediliyor. Bu tehditlerden yüzde 60’ı da gerçeğe dönüşüyor. Dolandırıcılar tarafından kişisel bilgilerin “avlanma alanı” olarak görülen Facebook, Twitter ve LinkedIn gibi sosyal medya sitelerinde, sadece İngiltere’de polise yılda 20 bine yakın suç ihbarı yapılıyor. Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü’nden Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu, “Pek çok alanda içinden çıkılması zor sıkıntılar yaşıyoruz. Yalnızca yaşanan somut zorluklar değil, bunlarla ilgili dolaşımda olan ve her durumu net ikili karşıtlığa dönüştüren söylemler oluşuyor” diyor. “Sosyal medya aslında gerçek hayattır. Sosyal medyayı farklı kılan hızı ve yüzeyselliği. Özellikle nefret söylemi söz konusu olduğunda anlık öfkeli tepkiler hızlı ve gelip geçici mecralarda katlanarak yaygınlaşabiliyor. Beğenmediğiniz bir kişi ya da durumu anlayıp akıl yoluyla eleştirmektense, hakaret edip karalamak tercih edilebiliyor. Kişi ya da durumu anlayıp akıl yoluyla eleştirmektense, hakaret edip karalamak tercih edilebiliyor.” Eh besbelli yerimiz dar!

Saraybosna’da Medya ve İnovasyon kampı