Oyunla değişen gelecek: E-spor Türkiye’de gerçek bir kariyer fırsatı sunabilir mi?

Bilgisayar ve mobil oyunlar gençlerin gündelik yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelirken, e-spor bu ilgiyi bir adım öteye taşımış gözüküyor. Çoğu ebeveynin çocuklarını bilgisayar ve telefon başından uzaklaştırmaya çalıştığı günlerden, o cihazların başında neler yaptıklarını ve yapabileceklerini bildiklerinden, onları destekledikleri bir döneme geçiliyor.

Profesyonel sporcuların sanal âlemde mücadele ettiği e-spor, Türkiye’de gençlere türlü kariyer fırsatları sunan dinamik bir sektöre döndü. Dijital oyunlara ilgi duyan gençler, kendilerini geliştirerek profesyonel e-sporculuk yolunda ilerleyebilirken, bu alan sadece oyunculara değil, aynı zamanda antrenör, menajer, e-spor yöneticisi, e-spor psikoloğu gibi birçok pozisyon için de iş imkânları sunuyor. Dolayısıyla, e-spor ekonomisinin her geçen yıl önemli bir oranda büyümesi, spor kulüplerinin son dönemlerde bu alana olan ilgilerini daha da artırıyor.

Sektörün nabzı nasıl atıyor?

Bain & Company raporlarına göre, global oyun sektörü 150 milyar doları aşan hacmiyle dünyanın en büyük sektörlerinden biri haline gelmiş durumda. Türkiye’de 2018 yılında 864 milyon dolar olan oyun ve e-spor sektörünün büyüklüğü, 2023 yılı itibarıyla yaklaşık 1 milyar dolar seviyesine ulaşmaya çok yaklaştı. Bu büyüme, e-spor alanında iş imkânlarını da hızla artırıyor. Gençler, profesyonel dijital oyunculuğu bir hobi değil, kariyer alanı olarak görmeye başladılar. E-spor sektörünün, dijital çağın hızla evrim geçirdiği günümüzde spor tanımını değiştirdiği söylenebilir. Nitekim, geleneksel sporlara kıyasla gözle görülür bir hızla yükselen e-spor, video oyunları var olduğu sürece dijital dünyada varlığını koruyacak gözüküyor.

Türkiye’de hızla gelişen dijital oyun ve e-spor sektörü, yazılım ve oyun geliştirme gibi alanlarda yetenekli gençlere ihtiyaç duyarak yeni mesleklerin doğuşuna katkı sağlarken, bir yandan da geleneksel sporlara erişimi sınırlı olan kişilere yeni bir spor deneyimi sunarak, sporun demokratikleşmesine ve gelişmesine fayda sağlıyor. Profesyonel sporcuların yanı sıra spikerlerin enerjisi, koçların stratejik zekâsı, sosyal medya uzmanlarının etkileşimi yönetmesi ve hayranların coşkusu da etkinlikleri zenginleştiren unsur olarak ayrıca karşımıza çıkıyor. Türkiye’de e-spor sektörü kendini her geçen gün kendini geliştiren bir dinamiğe sahipken, yaş, cinsiyet ve kazanılan gelir bağlamında ülkedeki oyuncu demografisini de gözden kaçırmamak gerek.

Kaynak: Türkiye Oyun Sektörü Raporu, Gaming in Turkey

Türkiye’nin kendi adından başarılarıyla bahsettiren Futbolist E-Spor Kulubü’nde Pub-G Mobile takımının IGL (In Game Leader) oyuncusu Anıl Güven, e-spor kariyerine bir sakatlık ile başlamasını bile fırsat olarak değerlendiriyor:

Dört sene önce Beşiktaş kulübünde futbol oynuyordum, geçirdiğim bir sakatlık yüzünden eve kapanmıştım. Zamanımı sıkılmadan geçirmek isterken, aslında kariyerimi tamamen değiştirmeye adım attığımı daha sonradan anladım.

Güven, eğer futbola devam etmiş olsaydı şu an kendini bu kadar başarılı göremeyeceğini de şöyle açıklıyor: 

Futbol kariyerime devam etsem belki yine başarılar kazanacaktım ama sıradan bir tecrübem olacak, kendi sınırlarımın dışına çıkamayacaktım. Şimdi ise asla merak duygumun bitmediği bir sektördeyim; daha fazla ne kadar gelişebilirim, takım olarak neyi daha iyi yapabiliriz diye düşünürken buluyorum kendimi gün içinde.

Anıl ”Ripsevınnn” Güven, Fut E-Sports Gaming House, Bebek – Fotoğraf: Dilara Melisa Yaman

E-spor sektöründe Türkiye’nin en popüler oyunlarından olan Pub-G Mobile özelinde kendini geliştiren Güven, kendi oynadığı oyunu diğer oyunlardan ayıran bazı dinamikler olduğunu söylüyor: 

Bir turnuva öncesinde senin takımında olan, bütün gününü beraber antrenmanlarla geçirdiğin arkadaşını bir diğer sezon karşında rakip olarak görebiliyorsun. Kulüplerin bildiği, transfer ettiği e-sporcu sayısı şu an için çok az olduğundan sürekli birbirimizin karşısına çıkıp, sonra yanında savaşıyoruz. Bu yüzden çoğumuz birbirimizin hareketlerini önceden tahmin ederiz mesela, hangi zamanda hangi aksiyonu alacağımızı, harita bazlı durumlarda nerelere gideceğimizi biliriz; kendimiz sürekli birbirimizle savaş içindeyizdir, sonu gelmez.

Dört senedir büyük e-spor kulüplerinin çoğunda oynayan ve farklı rollerle başarısını devam ettiren Güven, bir e-spor maçının Türkiye’de beş seneye kadar en az futbol maçları kadar heyecanla izleneceğinden emin. Sadece ilgili kesimin değil, tamamen her yaştan kitlenin bu deneyimi yaşaması gerektiğini ise şu sözleriyle savunuyor: 

İnanılmaz bir hayran kitlesi var; onlara hayran demek doğru olmaz aslında, bir bakıma bizi örnek alıyor ve kendilerini bu yönlerde geliştirmek istiyorlar. Bu yüzden bizim yanlışımızı da doğrumuzu da savunuyorlar, bunu yaparken hiçbir karşılık da beklemiyorlar. Eğer medya bu alanda kendi yapması gerekenleri yaparak bizi daha geniş bir kitleye ulaştırırsa, biz başarılarla adımızdan ve ülkemizden bahsettirmeye devam edeceğiz. İşte o zaman, her yaştan kitle bizim maçlarımızı da evde bir futbol maçı izler gibi izleyip bizi destekleyecek.

E-spor’da güncel konular:
Yapay zekâ ve kadın istihdamı

Dijitalleşme ve e-spor güçlerini birleştiriyor

E-sporun bu denli hızlı yükselişinde dijital dünyanın etkisi malum. İnternet kullanımının yaygınlaşması, oyun platformlarının gelişmesi ve online yayın servislerinin popülerleşmesi, e-sporun dünya genelinde milyonlarca kişiye ulaşmasını sağladı. Artık bir oyuncunun başarısını sadece onun yakın çevresi değil, tüm dünya takip edebilir hale geldi. YouTube, Twitch ve TikTok gibi popüler platformlarda özellikle dünya çapında gerçekleşen turnuvaların canlı yayınlanması, e-sporun popülerliğini daha da artırdı. Hatta, hayranların e-spor turnuvalarını canlı olarak izlemesi ve sevdiği takımlara destek vermesi, bilet satın alınarak yaşanabilen deneyimler olmaya başladı. Ayrıca, çeşitli profesyonel e-sporcular da bu platformlarda kişisel yayınlar açarak günden güne kitlesini büyütür oldu. Dolayısıyla, e-spor heyecanı tüm dünyada artık bir konsere veya sinemaya gitmeye benzer bir hal aldı.

Türkiye’de e-spor sektörünün gelişimi ve geleceğine ilişkin gerçekleştirdiğim araştırmamda, yalnızca e-sporla ilgilenen ve bu alana merak duyan kesimin değil, aynı zamanda genel izleyici kitlesinin de e-sporla ilgili düşüncelerini öğrenmeyi amaçladım. Basit rastgele örnekleme tekniğine dayalı ve 517 katılımcının dahil olduğu çevrimiçi anket aracılığıyla, e-sporun Türkiye’nin ulusal prestiji üzerindeki etkileri, pazar hedefleri ve barındırdığı ekonomik potansiyele dair izleyici algısını ölçmeye çalıştım.

Araştırmaya katılanların e-sporun ülkemizin prestijine katkı sağladığını düşünmesi açık bir mesaj olarak değerlendirilebilir: E-spor sayesinde oyunlar “sadece oyun” olmaktan çıkıyor, türlü ülkelerden profesyonel oyuncuların kendi ülkelerini temsil ettiği bir sahaya dönüşüyor. Oyuncuların sahalarda gösterdiği performans, tıpkı futbol veya basketbol maçları gibi değerlendiriliyor ve ortaya çıkan veriler, genel anlamda hangi ülkenin hangi oyunda daha güçlü olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye’de e-sporun milli bir spor olma potansiyeli büyük ve parlak bir geleceğe işaret ediyor. Gençlerin ve e-spor tutkunlarının bu alanda gösterdiği ilgi, gelecek yıllarda Türkiye’yi uluslararası düzeyde bir e-spor gücü haline getirecek gözüküyor.

Medya medya, göster bana!

Hızla büyüyen ve küresel çapta popülerlik kazanan bir sektör olarak dikkatleri çeken e-spor hakkındaki haber ve gelişmeler, genellikle ana akım medya yerine alternatif medya platformlarında daha fazla yer buluyor. Youtuber’lar, sosyal medya fenomenleri ve dijital medya platformları, e-spor etkinliklerini canlı yayınlarla geniş kitlelere ulaştırarak, bu alandaki yenilikleri daha hızlı bir şekilde duyuruyorlar. İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlerde düzenlenen birçok etkinlik ve turnuva, e-sporun Türkiye’deki önemini vurguluyor. Öte yandan, bu gelişmelerin geniş kitlelere ulaşmasında sponsorlar, yatırımcılar ve reklam anlaşmaları da büyük rol oynuyor.

Bu bağlamda, söz konusu etkinlikler sadece kulüplerin ve oyuncuların bireysel kariyerleri için değil, aynı zamanda sektörün genel ekonomik değeri açısından da büyük önem taşıyor. Sponsorluklar ve reklam anlaşmaları, e-sporun Türkiye’de sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlayarak, oyunculara ve kulüplere önemli fırsatlar sunuyor.

Bu durum, e-sporun alternatif medya aracılığıyla daha hızlı ve geniş bir şekilde tanınmasına olanak tanısa da geleneksel medya organları, henüz e-sporun potansiyelini tam anlamıyla keşfetmiş değil. Ancak geleneksel medya bu alandaki başarı hikâyelerine ve etkinliklere daha fazla yer ayırırsa, e-spor milli bir spor olarak geniş kitlelere daha etkin bir şekilde ulaşabilir.

Bunu için de medyanın, e-spor etkinliklerini ve turnuvalarını sadece kazanan takımları değil, aynı zamanda bu olayların arkasındaki hikâyeleri de ön plana çıkarması gerekiyor. E-sporun gerçek dünyadaki etkileşimleri, duygusal anları ve oyuncuların bu alandaki başarılarına odaklanan haberler, izleyicilerin bu spor dalını daha derinlemesine anlamasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak e-spor, odak noktası onlar olsa bile sadece profesyonel oyunculardan ibaret değil. Medyanın salt turnuvaların değil, aynı zamanda spikerlerin, sunucuların, koçların, sosyal medya uzmanlarının ve hatta hayranların hikâyelerine de yer vermesi, e-sporun gerçek bir topluluk etkileşimi olduğunun önemini vurgulayacaktır.

Oyunlaştırılmış medya:
E-sporun yükselişi ve popüler kültürdeki yeri

E-spor, genç yetenek keşfinden heyecan dolu rekabete kadar pek çok perspektifi içinde barındıran bir sektör olarak Türkiye’deki yerini sağlamlaştırırken, medya da bu çeşitliliği yansıtarak, farklı roller üstlenen alanların ve profesyonellerin e-spor dünyasına katkılarını açığa çıkarma potansiyelini taşıyor. Bu bağlamda e-sporun medya görünürlüğü, ürettiği ekonomik katma değer, küresel ölçekte elde edilen başarılar ve oyunculara verilecek medya eğitimlerinin medya görünürlüğüne etkisine dair farklı rollerde e-spor sektöründe değer üreten isimlerle görüşmeler gerçekleştirdim.

E-spor fizyoterapisti ve Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doğukan Tongar, e-sporcuların geleneksel sporcularla aynı ölçüde fiziksel ve mental zorluklarla karşı karşıya olduğunu söyleyerek, oyunculara kulüp bazında sunulacak psikolog, fizyoterapist ve diyetisyen desteğinin yanı sıra, oyunla ilgili durumlarda koçların ve menajerlerin olduğu kadar takım kitlesinin ve seyircilerin katkısının da önemine değindi. Medya görünürlüğü alanında içerik yöneticiliği yapan İrem Şevik, kapsamlı medya eğitimlerinin e-sporcuların medya görünürlüğünü artırarak kariyerlerinde ve geleceklerinde kilit rol oynayacağını ekledi. Cüneyd ‘‘Hatex’’ Baş, etkin bir medya görünürlüğünün sağlanması için e-spor sektörünün Türkiye’de gerçek bir spor dalı ve meslek olarak görülmesi gerektiğine vurgu yaparken, Berker ‘‘Gund1k’’ Kubat, e-sporcuların Türkiye’deki zorlu ekonomik koşullardan en az etkilenmeleri için medya görünürlüğüyle gelecek sponsor ve yatırımcı desteğinin önemine işaret etti. Turgay ‘‘Kairos’’ Özmete ise kendi ülkesini temsil eden ve değer üreten bir sporcu olarak, ilgi alanından gelir elde etmenin ve bu yolla farklı ülkeler ve toplumlar tanımanın kariyer gelişimindeki öneminin altını çizdi.

Görüşülen isimlerin ortaklaştığı nokta, özellikle e-spor kariyerindeki yaş sınırının, bir meslek olarak e-spora ilişkin toplumsal algıdaki zayıflığın ve e-spora yönelik önyargıların, medya görünürlüğü bağlamında e-sporcularda türlü çekincelere yol açtığı. Alışılagelmiş reklam ve sponsorluk faaliyetlerine e-sporun da dahil edilerek, bu alanın Türkiye ekonomisine katkılarının anlaşılıp daha üst düzeylere çıkarılmasının ancak sistematik medya eğitimleri yoluyla mümkün olabileceği konusunda hepsi hemfikir gözüküyor.

Büyük pazar, büyük potansiyel

E-spor, çekirdekten yetişme bir sektör olarak özellikle Asya ülkelerinde büyük bir patlama yaşayıp, bu ülkeleri global ölçekte dikkat çeken birer fenomen haline getirmiştir. Bu noktada, Türkiye’nin e-spor alanındaki gelişimi için önemli referans noktaları olan Asya ülkelerini değerlendirmek, sektördeki trendleri anlamak ve buradan stratejik öğretiler çıkarmak açısından büyük önem teşkil ediyor.

Görünmez arenadan sahneye:
E-sporda halkla ilişkiler ve medya dönüşümü

E-spor her geçen gün gelişmeye, dönüşmeye ve yenilenmeye devam ediyor. Türkiye’de de hızlı yükselişini sürdüren sektörde, girişimciler ve içerik üreticilerinin gözü artık yükseklerde. Gündemdeki en önemli soru işaretlerinden biri ise e-sporun hem hedef kitle hem de diğer potansiyel izleyicilerin ilgisini daha fazla nasıl çekeceği. Z Community yöneticilerinden ve Agenzy kurucu ortaklarından genç girişimci Mertcan Kaleli, çekirdekten yetişme bir oyun bağımlısı olsa da neden hiçbir zaman profesyonel oyunculuğa yönelmediğini açıklıyor. Oyuncu kitlesi profilleri konusundaki tespitlerinden bahseden Kaleli, kulüpler ve girişimcilerin bu doğrultuda geliştirmesi gereken medya stratejilerine değiniyor. Espor Gazetesi muhabiri ve editörü Beyza Nur Gökmen ise e-sporun görünürlüğünü artırmak için basında ve dijital medyada gerçekleşmesi gereken dönüşümün altını çiziyor. İzleyici ve okurların beklentilerinin karşılanması hedefiyle ilerlediği yolu anlatan Gökmen, sektörde çeşitlilik ve gelişimin nasıl durmadan devam edebileceği konusundaki önerilerini paylaşıyor.

Sonuç olarak Türkiye’de e-spor sektörü, hızla gelişen bir dinamizm ve her gün büyüyen izleyici kitlesiyle kendi sınırlarını aşıyor. Bu alanda yapılan çalışmalar, sektörün medya görünürlüğünü artırma, ekonomiye katkı sağlama ve geniş kitlelere ulaşma potansiyelini beraberinde getiriyor.

E-sporun Türkiye’deki medya görünürlüğü, çeşitli platformlarda düzenlenen turnuvalar, organizasyonlar ve ligler aracılığıyla önemli ölçüde artmış durumda. Bu etkinlikler Twitch, YouTube ve diğer sosyal medya kanalları üzerinden canlı yayınlanarak geniş bir izleyici kitlesine ulaşıyor. Bu sayede oyuncular, kendi yeteneklerini ve başarılarını daha geniş bir kitleye duyurabiliyor. Ayrıca, sektördeki oyunculara medya eğitimi verilmesi, onların basın toplantılarından canlı yayınlara kadar çeşitli platformlarda daha etkili iletişim kurmalarını sağlayabilecek birer fırsat olarak değerlendirebilir. Bu eğitimler, sektördeki profesyonellik standartlarını yükselterek Türkiye’nin e-spor dünyasında daha fazla tanınmasına katkıda bulunabilir.

E-sporun ekonomiye katkısı da göz ardı edilemez bir boyutta. Bu pazara yapılacak yatırımlar, işbirlikleri ve reklam kampanyaları, sektörün ekonomik büyümesini destekleyerek Türkiye’nin uluslararası arenada daha etkin bir oyuncu olmasını sağlayabilir. Ayrıca, sunulan turnuva ödülleri sayesinde oyuncuların kazanç elde etmesi, sektördeki istihdamı artırarak genç yeteneklere yeni fırsatlar sunuyor. E-sporun kitlesel genişliği, gençler arasında büyük ilgi görmesiyle birlikte sektörün daha da büyümesine olanak tanıyor. Bu geniş kitle, sponsorluk anlaşmaları ve reklam gelirleri açısından sektöre önemli bir ivme kazandırıyor. Bu durum, e-sporun Türkiye’de sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir meslek olarak görülmesine de katkıda bulunuyor.

Dilara Melisa Yaman

Saraybosna’da Medya ve İnovasyon kampı