Haber: Sahra Bozkurt
Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin önüne geçilememesi ve mağdur duruma düşürülen kadınların sayısının her geçen gün artması Türkiye’nin kanayan yarası olmaya devam ediyor.
Bölüm 1: Esra Kotan
‘’CEZALAR YETERSİZ DEĞİL, UYGULAMA YETERSİZ’’
Aydın’da, Muhammet Gürsoy (27) tarafından tabancayla vurularak öldürülen Merve Kotan’ın (19) ablası Esra Kotan, 6284 sayılı kanun ile cezaların yetersiz olmadığının fakat uygulama noktasında gerekli olan hassasiyetin gösterilmediğini ifade ediyor:

“Zaten şiddeti ve cinayetleri durduracak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunumuz var ama uygulamakta sorun yaşıyoruz. Bizim cezalarımız yetersiz olduğu için değil ancak uygulanmadığı için bu olumsuz olaylar gerçekleşiyor.”
Merve Kotan cinayeti duruşması sırasında yaşadığı olayı ve akabinde karakolda yaşananları abla Kotan şu şekilde aktarıyor:
“Duruşmanın olduğu gün katil, babama yönelik fiziksel saldırı teşebbüsünde bulundu ve ardından yaşanan arbede üzerine hakim salonun boşaltılmasını istedi. Sanığın anne ve babası kapının önündeydi, defalarca çağrılmalarına rağmen içeriye gelmediler ama kapı açılınca içeriye girip direkt kardeşime saldırdılar. Biz de olaydan sonra karakola gittik ve 6284’ten yararlanmak istediğimizi söyledik. Karakoldaki görevlilerin 6284 hakkında bir bilgileri olmadığını fark edince, kanunu biz anlatmak zorunda kaldık.”
6284 kanunu hakkında toplumun ve devlet kurumu çalışanlarının bilgi yetersizliği kanunu uygulanamaz hale getirmiş durumda. Şiddet gören ve tehdit altında olan kadınlar dahil olmak üzere toplumun büyük bir kısmı haklarından habersiz.

“Biz kendi çalışmalarımızdan ve avukatlarımızın bulunmasından dolayı haklarımızdan haberdardık fakat o gün şunu düşündüm, mağdur duruma düşürüldükten sonra cesaretini toplayarak şikayette bulunmaya giden ve haklarından haberi olmayan bir kadın acaba nasıl muamele görüyor?”
ERKEK ŞİDDETİ VE KUTUPLAŞTIRMA MESELESİ
Kadınların erkek şiddeti yüzünden can verdiği bir dönemde üzerinde en çok tartışılan kavramlardan biri “erkek şiddeti.” Esra Kotan’a göre kavramın tartışmaya açık olmasının nedeni, toplumun bazı kesimlerinin erkek şiddeti kavramını kutuplaştırma olarak görmesi:
“Ben kardeşimin bir erkek tarafından katledildiğini söylemek için bunun erkek terörü olduğunu söylemek zorundayım ama insanlar bunu kutuplaştırma olarak görüyor. Var olan bir gerçekten bahsetmeniz ve tarafları kutuplaştırmanız farklı şeyler. Zaten bu kutuplaşmanın doğurduğu sonuçlar ortadayken başka bir kutuplaştırmayı çözüm olarak sunamayız. Ayrıca kutuplaştırmanın sonuçları genel olarak kadın cinayetleriyle ortaya çıksa da bundan etkilenen toplumun tüm bireyleridir.”
BASININ YAKLAŞIMI
“Kardeşimin bir yere gitmek için hazırlanıp çektiği fotoğrafları var sosyal medya hesaplarında, ki hepimiz kendimize özendiğimiz fotoğrafları paylaşıyoruz. Ancak bazı haberlerde kasıtlı olarak bazı fotoğrafları seçilmiş ve bunun üzerinden haber yapılarak makyaj yapan bir kadını adeta kalıplara sokmuşlardı. Haberde yazılanlar ‘makyaj yapıyorsa zaten şöyle biridir ve öldürülmeyi hak etmiştir’ gibi kabul edilemez ve alçakça bir algı yönetimi yapıp cinayeti meşrulaştırmaya çalıştılar.”
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet hakkında yapılan haberlere yeterli özen gösterilmediği için, kadınların yapılan zulmü “hak ettiği” ya da şiddetin, baskının hatta cinayetlerin bile “mantıklı bir sebebi olabileceği” fikri topluma sunuluyor. Basında yer alan asılsız haberler hakkındaki düşüncesini Esra Kotan şu şekilde ifade ediyor:
“Hayatta olmayan insanlar bir şey söylemeyeceği için, genelde haberlerde sanığın ilk ifadesi kullanılıyor. Sanıklar ise indirimlerden yararlanmak ve daha az ceza almak için yalana başvuruyor. Böyle bir durumda yayımlanan haber sağlıklı olmuyor.”
Benzer şekilde bazı kadın cinayeti dosyalarının iddianamelerinde savcılar, kadının olay sırasındaki kıyafeti, dışarıda bulunduğu saat, katil ile olan ilişkisi gibi hiçbir önemi olmayan ve asla “sebep” olarak görülmeyecek unsurlara yer veriyor. Üstelik 6284 sayılı kanunla önemsizliği tescil edilmiş bu unsurlar, davanın seyrinin değişmesine ve sanıkların cezai indirimlerden yararlanmasına sebep olabiliyor.

“UMUTSUZ DEĞİLİM“
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kadına yönelik şiddete dair bakış açısını Kotan şu şekilde anlatıyor.
“Ben toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çok umutsuz değilim. Çünkü ben sorunlara değinir ve bilinçlenirsem bu konuda çevremi de etkileyebilirim. Dolayısıyla, çok keskin olmasa bile, bireydeki değişim onun çevresini de etkiliyor ve değişim bence giderek artıyor.”
“Mahkeme öncesinde de, duruşma günü de bizi yalnız bırakmayan çok sayıda kuruluş vardı. Kadın Meclisleri’nden, Kadın Haklarını Koruma Derneği’nden, Kadın Dayanışması Platformu’ndan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen pek çok insan bizim için önemli bir destek oldu. Ayrıca Türkiye’ye bu davanın hepimiz tarafından sahiplenilmesi gerektiğini ve Kadınların asla yalnız yürümeyeceğini gösterdi. Türkiye’deki tüm kadın kardeşlerimi hem bu mücadelenin parçası olmaya hem de çevrelerinde şahit oldukları bu gibi durumlarda sessiz kalmamaya davet ediyorum. Kendileri yardım edemiyor olabilirler ama mağdur olan kadınların haklarını ve nasıl korunabileceklerini kendilerine anlatacak kurumlara yönlendirebilirler. Çünkü biliyoruz ki bu gibi durumlar çoğunlukla önlenebilir ölümlerdir. Kişiler hayattayken bu durumların önüne geçmek için çabalamamız şart. Bu cinayetler sistemdeki aksaklıkların topluma, bizlere yansımasıdır ve hepimize kadın cinayetlerini durdurmak için görev düşmektedir.”
Merve Kotan’ a destek olmak için;
https://www.change.org/p/mervekotan-için-adalet-adalet-bakanlik-merveicinadalet